1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de gıda güvenliğine yabancı ot karıştı

4 Kasım 2019

İstanbul’daki ıspanak zehirlenmesi vakalarıyla birlikte Türkiye’de gıda güvenliği sisteminin nasıl işlediği gündeme geldi. Uzmanlara göre mevzuatlar yeterli, ancak asıl sorun yetersiz denetim.

Türkei Fotoreportage Wirtschaft
Fotoğraf: DW/U. Danisman

İstanbul'da 4 Kasım 2019 tarihi itibarıyla toplam 108 kişi zehirlenme şikayetiyle sağlık tesislerine başvurdu ve yapılan muayeneler sonra bu kişilerin ıspanaktan zehirlendiği tespit edildi.

Zehirlenme vakalarıyla ilgili açıklama yapan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü de ıspanak içinde yabancı otların ve ottan kaynaklı yoğun miktarda atropin ve scopalamin tespit edildiğini kamuoyuna duyurdu. Müdürlük ayrıca vatandaşlardan yeşil sebzeleri dikkatlice kontrol ederek yabancı otları ayırt etmelerini ve çok iyi temizledikten sonra sebzeleri tüketmelerini istedi. 

İl Müdürlüğünün açıklamasında vatandaştan dikkatli olması vurgulanırken ancak yabancı otların ıspanağa karışmasına üretim sürecindeki bir ihmalin mi veya denetim eksikliğinin mi yol açıp açmadığı belirtilmedi.

Oysa Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt'a göre yaşanan bu zehirlenme olayı münferit bir vaka değil, dolayısıyla da denetim süreciyle ilgili bir sorun söz konusu.

Şenyurt, Türkiye'de kağıt üzerinde kontrol sisteminin mevzuatlarla belirlenmiş olduğuna, ancak buna rağmen kontrol zincirinin hiçbir aşamasında bu yabancı otların fark edilmediğine işaret ediyor. Şentürk, "Bu kadar kontrol noktasından bu ürün nasıl mutfağa kadar girmiş ve tüketilmiş. Tüketici nasıl fark edecek, bu kadar birbirine benzeyen ürünü? Tüketici tabii ki dikkatli olmalı. Ama aslolan, denetim sisteminde bir sıkıntı olduğu" diyor.

Aziz Koçal bu vakada ıspanakların doğru şekilde toplanmadığını savunuyorFotoğraf: privat

Yetersiz denetim ve eğitim

Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Aziz Koçal gıda denetimlerinin yetersizliğine dikkat çekiyor. Ispanak hasatında kökten kanatların 3 santimetre aşağısından kesilip silkelendiğinde ıspanak yapraklarının hepsinin bir köke bağlı olması sebebiyle herhangi bir ot karışmayacağını belirten Kolçak, bu vakada ıspanakların doğru şekilde toplanmamış olduğu kanısında.

Ekonomik nedenlerle hasatın bazen çiftçi dışındaki kişilere yaptırıldığına işaret eden Kolçak, doğru hasatın yapılması için arazilerde yeteri kadar ziraat mühendisinin istihdamı, çiftçi ve işçinin eğitilmesi gerektiğini söylüyor.

Şenyurt'ın verdiği bilgilere göre Türkiye'de 2018 yılı itibarıyla kayıtlı ve onaylı işletme sayısı 674 bir 409, bu işletmeleri denetlemekle görevli kişi sayısı ise yalnızca 6 bin 825. Denetim yapan kişiler arasında gıda mühendisi olanların sayısı ise 2 bin 250 civarında. Türkiye'de iyi tarım politikaları üretildiğini ve düzenlemelerin Avrupa Birliği mevzuatıyla da uyumlu olduğunu vurgulayan Şenyurt, ancak gıda işletmelerinin yılda en az bir kez denetlenebildiğini belirtiyor. 

Bakanlığın hileli ürün listesi

Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yaptığı denetimler sonucu geçen Ekim ayının ortasında yeni hileli ürünler listesi açıklamıştı. Buna göre Türkiye'de kanatlı hayvan etinden domuz etine kadar birçok üründe ve bilinen markalarda yabancı madde tespit edildi.

Listede paylaşılan alkolsüz içeceklerde ilaç etken maddesi bulundu, ballarda ise taklit ve tağşiş yapıldığı belirlendi. Baharatlarda gıda boyası saptandı, bitki, çay ve kahve ürünlerinde de ilaç etken maddesi ve gıda boyası tespit edildi. Aynı zamanda bazı çikolata markalarında da yine ilaç etken maddesinde rastlandığı Bakanlık tarafından ifşa edildi.

Bu listede binin üzerinde ürün grubunda yüzlerce firmanın gıda hilesi yaptığının açıklandığını belirten Şenyurt, denetim zincirinde yaşanan sıkıntıların yanı sıra kamuoyunun yeterince bilgilendirilmediğini de savunuyor. Şenyurt, hileli ürün listesine işaret ederek "Ama bunların içinde hiçbir mikrobiyolojik bir bozulmaya bağlı olarak halkın sağlığını zora sokan firmaları görmedik, rastlamadık. Nikotoksin üreten afrotoksinli ürünleri paketleyip satan firmaları görmedik. Ispanak olayı da bir hiledir aslında, çoklu bir vaka olduğu için. Bu ürün bilerek mi satıldı? Bakanlığın bunu açıklaması gerekiyor" diye sözlerini sürdürüyor.

Türkiye'de pestisit kullanımı

Gıda güvenliği ile ilgili bir diğer sorun da kontrolsüz ya da yanlış kimyasal tarım ilacı (pestisit) kullanımı. Pestisitlerin ölümcül tehlikelerine dikkat çeken Dünya Sağlık Örgütü'nün 7 Haziran Dünya Gıda Güvenliği Günü sebebiyle 6 Haziran 2016 tarihinde açıkladığı verilere göre bakteri, virüs, parazit veya kimyasal maddelerin tüketilmesi sonucu her yıl ortalama 400 bin kişi hayatını kaybediyor, aynı sebeplerle dünyada her 10 kişiden 1'i de hastalanıyor.

Bu hastalıkların ve ölümlerin nedenlerinden biri de pestisit kullanımı. Dünyadaki eğilime paralel Türkiye'de de pestisit kullanımı artıyor. Avrupa Birliği'nin istatistik kurumu EUROSTAT'ın verilerine göre İspanya, Fransa ve İtalya'nın ardından Türkiye Avrupa'da en çok pestisit kullanan dördüncü ülke.

Zafer Şenyurt, Türkiye'de içinde tehlikeli kimyasallar bulunan bu tarım ilaçlarının kullanımı ve satışında da denetim sorunu yaşandığına, bunun da gıda güvenliğini tehlikeye attığına dikkat çekiyor. Özelleştirmeler nedeniyle tarım ilacı satan firmaların sayısının arttığını söyleyen Şenyurt, bugün artık istenilen yerden istenilen miktarda tarım ilacı temin edilebildiği, ancak pestisite ulaşımın bu kadar kolay olmaması gerektiği uyarısında bulunuyor.

Fotoğraf: Fotolia/JOETEX1

Şenyurt, Karadeniz'de fındık bahçelerinden de bir örnek veriyor: "Karadeniz‘de mesela fındık bahçelerine fındık kaybolmasın diye bir ot ilacı attılar. Ot ilacı bütün ekosistemi bozdu. Bütün canlıları yok etti."

Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Aziz Koçal'ın verdiği bilgilere göre Türkiye‘de 6 bin 500 ila 6 bin 700 zirai ilaç satış noktası bulunuyor. Kolçak, "Ruhsatsız ilaç satış noktaları buna dahil değil. Gerekli denetimlerin yapılamadığı satış noktalarında ruhsatsız, son kullanım tarihi geçmiş ilaçlar da çiftçiye satılmaktadır" diye de devam ediyor.

Türkiye'ye geri gönderilen gıda ürünleri

Ekim ayı başında Rusya, Türkiye'den satın aldığı 370 ton mandalinayı canlı haşere çıktığı gerekçesiyle geri göndermişti. Alman gazetesi Tageszeitung'un (taz) Mart 2019 tarihli haberine göre de Avrupa Birliği ülkelerine Çin ve Hindistan'la birlikte Türkiye'den 2018 yılında ithal edilen organik gıda ürünlerinde pestisit kalıtıntıları tespit edildi.

Haberde şüpheli 390 şüpheli vakadan yüzde 10'unun Türkiye ve Hindistan kaynaklı olduğu bilgisi yer aldı. Son dönemlerde yurtdışından gıda ürünlerinin sık sık gönderildiğine tanık olduklarını belirten Zafer Şentürk, Tarım Bakanlığının geri gönderilen ürünlerin akıbetini de açıklamadığına işaret ediyor. Gıda Mühendisleri İstanbul Odası Başkanı Şentürk, bu ürünlerin tüketime uygun değilse imha edilmesi gerektiğini de söylüyor.

Tüketiciyi Koruma Derneği Genel Başkanı Aziz Koçal, vatandaşın güvenli, ucuz, besin değeri yüksek, kaliteli gıdaya erişiminden devletin sorumlu olduğuna ve bunun bir evrensel hak olduğuna dikkat çekiyor.

Koçal bu nedenle, ilgili Bakanlıkların sağlıklı gıdaya ulaşım politikaları ve bir yol haritası oluşturmak için meslek odaları, çiftçi ve esnaf temsilcileri, tüketici örgütlerinin temsilcileri ile yakın zamanda bir çalışma komisyonu oluşturmasını talep ediyor.

Hülya Schenk

© Deutsche Welle Türkçe