1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de tıbbi cinsiyet eşitsizliği ne kadar derin?

18 Ocak 2025

Türkiye'de üreme sağlığı hizmetlerinin doğurganlık odaklı olması, HPV aşısının ücretsiz sunulmaması, kadın sağlık çalışanlarının eşitsiz temsili gibi sorunlar, kadınların sağlık hakkını ihlal ediyor.

Hastanede boş bir yatak
Sembol fotoğrafFotoğraf: Jens Büttner/ZB/dpa/picture alliance

Kadına yönelik ayrımcılık ve eşitsizlik yaşamın her alanında olduğu gibi sağlık alanında da kendini gösteriyor.

Sağlık hizmetlerine erişimden tedavi süreçlerine, tıbbi araştırmalardan sağlık politikalarına kadar birçok alanda kadınlar ve erkekler arasında eşit olmayan muamele ya da sonuçlar "tıbbi cinsiyet eşitsizliği" olarak ifade ediliyor.

Tıbbi cinsiyet eşitsizliği, son dönemde Avrupa'nın gündeminde. Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun Hazırlık, Kriz Yönetimi ve Eşitlikten sorumlu üyesi Hadja Lahbib'in açıklamasına göre kadın ve üreme sağlığı AB'nin 2025-2029 Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Stratejisinin bir parçası olarak ele alınacak.

Ruh sağlığını iyileştirmek için toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelenin yanı sıra, erken ölümleri önlemek için güvenli kürtaja erişim, endometriozis (çikolata kisti) için hastalık izni, menopoz araştırmaları için finansman artışı Dünya Kadınlar Günü'nde kabul edilmesi beklenen yeni yol haritasında yer alması planlanan adımlardan birkaçı.

Tıbbi cinsiyet eşitsizliğinin boyutları

Sağlık hizmetlerine erişimde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu ele alan çalışmalara göre tıbbi araştırmalardaki erkek odaklı yaklaşım, kadınların sağlık hizmetlerinden eşit şekilde yararlanmasını engelliyor. Kadınlar, hormonal döngülerinin "karmaşık" görülmesi nedeniyle klinik çalışmalarda genellikle göz ardı ediliyor.

Bu durum, kadınlar için doğru tedavi yöntemleri ve ilaç dozlarının belirlenmesini zorlaştırıyor. Kadınlar, kalp hastalıkları gibi ciddi sorunlarda "atipik" belirtiler gösterdiği için teşhis ve tedavide gecikmeler yaşıyor. Ağrı şikayetleri sıklıkla ciddiye alınmazken, psikolojik nedenlere bağlanabiliyor. Öte yandan, sağlık hizmetlerine erişimde ekonomik ve toplumsal engellerle de karşılaşıyorlar.

Sağlık sektöründe çalışan kadınlar, liderlik pozisyonlarına ulaşmada zorlanırken, erkek meslektaşlarına kıyasla daha düşük ücret alıyor. Tıp eğitimi ve toplumsal önyargılar, kadınların sağlık alanında eşit şekilde temsil edilmesini ve tedavi edilmesini zorlaştırıyor. Bu eşitsizliklerin giderilmesi için kapsamlı reformlar gerekiyor.

Pandemi sırasında Feriha Öz Hastanesi'nde 11 günlük bir bebek bir hemşirenin kucağındaFotoğraf: Emrah Gurel/AP Photo/dpa/picture alliance

Peki Türkiye'de durum nasıl?

Türkiye'de kadın sağlığı alanında yaşanan cinsiyet eşitsizlikleri, hem sağlık hizmetlerine erişimde hem de kadın sağlık çalışanlarının meslek hayatında çeşitli sorunlara neden oluyor. Uzmanlar, kadınların temel sağlık hizmetlerine erişiminde ciddi engellerle karşılaştığını, sağlık politikalarının ise büyük ölçüde "cinsiyet körü" bir yaklaşım sergilediğini belirtiyor.

Üreme sağlığı hizmetlerinde engeller

DW Türkçe'ye konuşan Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Dr. Ayşegül Ateş Tarla, üreme sağlığı hizmetlerinin büyük ölçüde doğurganlık odaklı olduğunu ve kadınların diğer üreme sağlığı ihtiyaçlarının göz ardı edildiğini ifade ediyor.

Özellikle aile planlaması yöntemlerine erişimde ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Tarla, "Rahim içi araçlar, doğum kontrol hapları ve diğer kontraseptif yöntemlerin ücretsiz sağlanması gereken noktalarda hizmet sunumunda yetersizlikler var. Kamu kurumlarında bu hizmetlere erişim azalırken, kadınlar özel kliniklere yönlendirilmek zorunda kalıyor" diyor.

Tarla, kürtajın 10 haftaya kadar yasal olmasına rağmen birçok kamu hastanesinde uygulanmadığını, bu durumun kadınları daha yüksek maliyetli ve güvencesiz sağlık hizmetlerine yönelttiğini vurguluyor. Ayrıca, evli olmayan kadınlardan eş onayı talep edilmesi gibi uygulamaların da kadınların sağlık hakkını ciddi şekilde kısıtladığını aktarıyor.

Kan içerisindeki bir HPV'nin bilgisayar tarafından üretilmiş görseliFotoğraf: Imago/Science Photo Library

HPV Aşısı: "Halk sağlığı sorunu"

Serviks kanserine karşı en etkili korunma yöntemlerinden biri olan HPV aşısının yaygınlaştırılmadığını ve ücretsiz sunulmadığını ifade eden Tarla, "HPV aşısı erken yaşlarda uygulanması gereken ve toplum genelinde kansere karşı koruma sağlayabilecek bir yöntem. Ancak Türkiye'de bu aşı ücretsiz değil ve yüksek maliyeti nedeniyle birçok kadın bu koruyucu hizmetten yararlanamıyor. Bu, halk sağlığı açısından ciddi bir sorun" diye ekliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün HPV aşısının yaygınlaştırılmasıyla serviks kanserinin büyük ölçüde önlenebileceğini vurguladığını hatırlatan Tarla, Türkiye'de ise bu konuda adım atılmadığının altını çiziyor.

Kadın sağlık çalışanlarının durumu

Kadın sağlık çalışanlarının iş ortamında da ciddi eşitsizliklerle karşılaştığını belirten Tarla, kadınların sağlık sektöründe yüzde 50'nin üzerinde bir temsile sahip olmasına rağmen karar alma mekanizmalarında yeterince yer alamadığını söylüyor. "Kadınlar idari kadrolarda yok denecek kadar az temsil ediliyor. Bu durum, sağlık politikalarının şekillendirilmesinde kadınların ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine neden oluyor" diyor.

Sağlık çalışanlarının kullandığı ekipmanların erkek fizyolojisine göre tasarlandığını dile getiren Tarla, "Tulumlardan ameliyat masalarına kadar pek çok ekipman kadınların ergonomik ihtiyaçlarına uygun değil. Bu durum kadın sağlık çalışanlarının işlerini zorlaştırıyor ve onların fiziksel sağlıklarını tehlikeye atıyor" ifadelerini kullanıyor.

"Destek politikaları yetersiz"

Kadın sağlığı alanında, menopoz gibi doğurganlık dışındaki dönemlere yönelik hizmetlerin de yetersiz olduğunu belirten Tarla, menopoz ve yaşlılık dönemine özgü sağlık hizmetlerinin sınırlı olduğunu söylüyor. "Kadın sağlığı hizmetleri, gebelik ve doğurganlık odaklı bir sistem üzerine kurulu. Ancak menopoz dönemi gibi diğer önemli süreçlerde kadınlar yeterli desteği alamıyor. Menopoz poliklinikleri gibi özel alanlar yok" diye konuşuyor.

Tarla, kadınların sağlık hizmetlerine erişiminde yaşanan bu eşitsizliklerin, toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklanan sorunlarla birleşerek kadınları daha dezavantajlı hale getirdiğine işaret ediyor. Hem sağlık sisteminin hem de toplumun kadınların farklı dönemlerdeki ihtiyaçlarına duyarlı hale gelmesi gerektiğini vurgulayan Tarla, kadın sağlığına yönelik daha kapsayıcı ve eşitlikçi politikaların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini belirterek ekliyor: "Kadın sağlığında yapamadığımız, eksik yaptığımız veya kadının yararlanmasına engel olan her şey bir halk sağlığı sorunudur."