1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Yeni bir hareket doğdu'

14 Ağustos 2013

Yeşiller Partisi Eş Başkanı Roth, Gezi Parkı ile Türkiye’de demokrasiye inanan yeni bir ekolojik hareketin doğduğunu belirtti. Roth, hareketin hiçbir siyasi parti ve ideolojiyle bağlantısı olmadığını vurguladı.

Fotoğraf: picture-alliance/AP Photo

Almanya’da 22 Eylül’de yapılacak genel seçimler için seçim yarışı çoktan başladı. Parti başkanları, 5,8 milyon göçmen kökenli seçmeni kazanmak için parti programlarında onlara belirgin bir şekilde yer ayırırken, göçmenlerin önceliklerini de hemen hemen her konuşmalarında vurguluyorlar.

Almanya’da göçmen nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan Türk kökenliler de seçimin başlıca konularından biri. Gezi protestolarına bizzat katılan ve bu konudaki açıklamalarıyla dikkat çeken Alman Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth ise Türkiye‘ye özel bir ilgiyle bağlı. DW Türkçe seçim öncesinde Roth ile Almanya’daki Türkleri ve Türkiye-Almanya ilişkilerini konuştu

Sayın Roth, siz Türkiye'deki gelişmeleri yakından takip ediyorsunuz. Gezi olaylarının akabinde Türk hükümeti gerek güvenlik güçlerinin kullanımı gerekse hukukun işlerliği ve muhalefete yaklaşımı açısından Avrupa tarafından eleştirildi. Erdoğan'ın muhalefete karşı tutumu 'Ergenekon Davası' çerçevesinde de yoğun bir şekilde tartışılmıştı. Siz genel olarak iktidarın muhalefete yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu noktada bir şeyin altını belirgin şekilde çizmek isterim. Gezi Parkı'ndaki yeni hareket ile Ergenekon davası mahkumlarına destek verenler arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Bu konuda çok dikkatli olmak lazım. Zira kamuoyunda böyle bir eğilim var, ayrıca böylesi bir ilişki bazı kesimlerin işine de gelebilir. Bu arada Ergenekon davasının yürütülmesini son derece doğru buluyorum. Her ne kadar dava sürecinde bazı aşırı uygulamalar olsa da Türkiye'de hâlâ temel hak ve özgürlükleri ihlal eden derin devlet anlayışından korkuluyor. Ve Ergenekon davası ile bunun aydınlatılması gerekiyor. Gezi Parkı'ndaki yeni demokrasi hareketine gelince, orada hiçbir parti hâkim değil, hiçbir partinin bayrağı yok. Orada protesto yapanlar, başbakanın kaç çocuk sahibi olacaklarını, ne yiyip ne içeceklerini ya da ne giyeceklerini söylediği bir hayatı değil, kendi belirledikleri hayatı sürmek istiyorlar.”

Gezi protestolarına bizzat iştirak ettiniz. Türkiye'deki hareketle 80'li yıllardaki Yeşiller hareketinin arasında bir paralellik gözünüze çarptı mı? Zira protestolar çerçevesinde böyle bir değerlendirme de oldu.Türkiye'de bu yönde bir siyasi hareket mümkün müdür?

Claudia Roth da Gezi protestoları sırasında Türkiye'deydiFotoğraf: picture-alliance/dpa

“Orada olanlar da elbette insanların ekolojik sorumluluk duygusuyla gelişti. Ancak AKP'nin, dünyadaki diğer partilere göre neoliberal değerlere çok daha bağlı olduğu kesin. Ne pahasına olursa olsun daha çok satış, daha çok kazanç, daha çok para yaklaşımı içinde. Dolayısıyla insanlar da artık yeter dediler. Gezi Parkı protestolarıyla elimizdeki son yeşile dokunma mesajını verdiler. Neticede her ne kadar geleneksel olarak Türkiye'de oluşması zor görünse de ülkede yeşil-ekolojik bir hareket doğdu. Gerçi Türkiye'de uzun zamandır Yeşiller Partisi var. Fakat dün olduğu gibi bugün de yüzde on barajını aşarak parlamentoya girebileceğini sanmıyorum.”

Peki, Türkiye'deki Yeşiller Partisi'ni dışarıda tutarsak, ortaya çıkan muhalif anlayışın siyasi bir karşılığı doğabilir mi ve Yeşiller buna nasıl reaksiyon gösterir, destek verirler mi?

Bu hareketin gücü hiçbir şekilde hasır altı edilemez, çok hem de çok güçlü. Geniş tabanlı sivil bir hareketin başlangıcı. Ama gücüyle birlikte zayıf noktalar da barındırıyor, tıpkı idari bir yapıya sahip olmaması gibi. Ancak sivil toplum şüphesiz, güçlü ve yaşayan demokrasi anlamına geliyor. Bundan bir kaç hafta önce İstanbul'da yapılan ‘Christopher Street Day’ Türkiye'de şimdiye kadar yapılmış en büyük eşcinsellere destek yürüyüşüydü. Çünkü demokrasiye ve eşitliğe inanan herkes oradaydı, kadınlar, çevreciler, basın ve düşünce özgürlüğünü savunanlar, gençler... Yani ideolojik olarak sınıflandırılamayacak, demokratik bir bilincin, güçlü bir sivil toplumun tezahürünü gördük. Desteğe gelince elbette destekliyoruz. Türkiye'deki Yeşiller Partisi'ni, yeni oluşumu, Yeşiller Partisi ve Türkiye'deki ÖDP'nin birleşmesini destekliyoruz.'

Almanya'da gündemin öncelikli konusu elbette seçimler. Almanya’da yaşayan Türkler için en önemli sorunların başındaysa uyum politikalarındaki tek taraflı bakış ve bu çerçevede çifte vatandaşlık geliyor. Yeşiller olarak siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

“Açıkçası modası geçmiş olan entegrasyonu konuşmaya artık bir son vermeliyiz. Katılımı konuşmaya başlamamız gerekiyor. İnsanlar üç dört nesildir Almanya’da yaşıyorlar. Bu demektir ki, artık onlara kolaylaştırılmış bir vatandaşlık ve elbette çifte vatandaşlık verilmelidir. Yine bu çerçevede baskıcı opsiyon modeli kaldırılmalı, öğrenimde, meslek eğitiminde ve iş hayatında eşitlik sağlanmalıdır çünkü hâlâ bu konuda soyadlarının belirleyici olduğunu görüyoruz. Nihayetinde çok kültürlü demokrasiyi çok kültürlü ve çok dinli toplum gerçeğinin meydana getirmesi gerekir."

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Özlem Coşkun

Editör: Ahmet Günaltay