1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin Biden dönemiyle sınavı

21 Ocak 2021

ABD'de yeni yönetim göreve başladı. Peki Biden döneminde ABD-Türkiye ilişkilerini neler bekliyor? Uzmanlara göre ABD'nin Rusya'ya karşı birlikte hareket etmesi talebine Türkiye'nin vereceği yanıt belirleyici olacak.

ABD Başkanı Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016
ABD Başkanı Biden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016Fotoğraf: REUTERS/J. Roberts

Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) 46'ncı Başkanı Joe Biden, dün yemin ederek görevine resmen başladı. Yemin töreninin ardından yaptığı ilk konuşmada dünyadaki müttefiklerine mesaj veren Biden, "Geçmişteki sorunlarla karşılaşmak için değil ama bugünün ve yarının sorunlarını aşmak için ittifaklarımızı onaracak ve dünya ile iş birliği yapacacağız" dedi. Şimdi dünya başkentlerinde gözler, yeni ABD Başkanı'nın belirleyeceği rotada.

ABD Başkanı'nı bekleyen Türkiye dosyası ise oldukça kabarık. S-400 krizi, ABD'nin Suriye'deki Kürtlerle kurduğu ilişkisi, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen'in iadesi ve Halkbank davası gibi sorunların olduğu bir dizi sorun masada. Peki ABD-Türkiye ilişkilerini önümüzdeki süreçte bekleyen sınavlar neler? İkili ilişkilerin gidişatını hangi konular belirlecek? Biden yönetiminde ABD ile Türkiye yeni bir sayfa açabilir mi?

"Ankara'nın Rusya konusundaki tavrı belirleyici"

DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı'ya göre iki ülke arasındaki ilişkileri, sadece kriz noktalarından yola çıkarak değerlendirmek doğru değil. Biden'ın dış politikasında önceliğin "ABD'nin büyük güç rekabetindeki rolü" olacağını öngören Ünlühisarcıklı, "Türkiye-ABD ilişkilerinde asıl belirleyici olacak olan konu da bu olacak. Yani, NATO müttefiklerinin Rusya'ya karşı birlikte hareket etmesi talebine Türkiye nasıl cevap verecek? Bu çok önemli" değerlendirmesini yapıyor.

Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür ÜnlühisarcıklıFotoğraf: GMFUS

Önceki gün ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'ndeki senatörlerin sorularını yanıtlayan, Biden'ın dışişleri bakanı adayı Antony Blinken, Türkiye için "Sözde stratejik ortağımızın, en büyük stratejik rakiplerimizden biri olan Rusya'yla aynı çizgide olması fikri kabul edilemez" yorumunu yapmıştı.

Gözler Biden yönetiminin Türkiye hamlelerinde 

Ünlühisarcıklı'na göre Blinken'ın bu ifadelerini, ABD'nin Rusya'ya karşı NATO müttefikleriyle birlikte hareket etme politikası çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Ünlühisarcıklı, "Sözde stratejik ortak demesinin sebebi Türkiye'nin dış politikasını bir stratejik ortaklık çerçevesinde okuyamaması. Dolayısıyla Türkiye'nin yeniden stratejik ortaklık hukukuna uygun şekilde davranmasını talep edecekler. Türkiye'nin, transatlantik birliğine katkıda bulunması ve Rusya ile ilişkilerini gözden geçirip Rusya'yı dizginleme politikasına uygun davranması halinde, bence sorunların çözümü kolaylaşacak" tespitini yapıyor.

"S-400 krizinin çözülmesi zor"

Ancak Washington Enstitüsü'nün Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner Çağaptay, Ankara'nın S-400 alımından vazgeçemeyeceğini söyleyerek, iki ülke arasındaki S-400 krizinin çözülemeyeceğini öngörüyor.

S-400 alımını "Putin ile Erdoğan arasındaki şahsi ilişkiye dayanan bir alışveriş" olarak değerlendiren Çağaptay'a göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile 9 Ağustos 2016'daki görüşmesinde, Türkiye'ye Suriye'de uzlaşmayı önerdi ve bunun karşılığında Türkiye'nin S-400 sistemi almasını bir koşul olarak dayattı.

Çağaptay, "Türkiye ile Rusya, Suriye, Güney Kafkaslar ve Libya'daki üç savaşta farklı tarafları destekliyor. (Türkiye ile ters düşmesi halinde) Rusya, bu savaşlardan herhangi birisinde, Türkiye'nin pozisyonunun zarara uğratacak adımlar atabilir. Putin'in elinde ayrıca ticaret ve turizm yaptırımları gibi kozlar var. Yani Ankara'nın şu anda S-400 alımından vazgeçme lüksü yok. İstese dahi, Putin'in Türkiye karşı kullanacak çok aracı olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple S-400 meselesinin aşılamayacağını düşünüyorum" değerlendirmesini yaptı.

Washington Enstitüsü'nün Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü Soner ÇağaptayFotoğraf: privat

"YPG konusu geçmişteki kadar aşılamaz değil"

Uzmanların tahminlerine göre Ankara'nın S400 krizindeki tavrının yanı sıra, yeni dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinin gidişatını ABD'nin Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerle devam eden ilişkisi ve Türkiye'deki demokrasi ve özgürlükler konusu da belirleyecek.

Suriye'de YPG'nin desteklenmesi politikasına öncülük etmiş isimlerden Lloyd Austin ile YPG ile olan yakın ilişkileri Ankara'nın daha önce tepkisini çekmiş Brett McGurk'ün, yeni dönemde Joe Biden'ın ekibinde yer alacak olmasının Ankara açısından olumsuz bir gelişme olarak okundu.

Ancak Alman Marshall Fonu Türkiye Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı bu görüşe katılmıyor. Göreve gelecek kişilerin aynı görevleri üstlenmeyecek olduğuna dikkat çeken Ünlühisarcıklı, "Geçmişte görev yaptıkları zamanki durum ile şu anki durum arasında özellikle sahada oldukça farklar var. Hem Brett McGurk hem de Lloyd Austin'in görev alanları da genişleyecek. Dolayısıyla yaklaşımları farklı olmak zorunda. Bir de Suriye'de sahadaki durum da aslında McGurk'un görev yaptığı durumdan çok daha farklı. Dolayısıyla farklı bir durumda, farklı bir portföyde, farklı bir değerlendirmeler yapmak durumunda kalacaklar. Yönetime gelen herkesin Türkiye karşısında pozisyon aldığını söylemek güç" değerlendirmesini yaptı.

Biden döneminde Türkiye ile ilişkiler nasıl olacak?

07:32

This browser does not support the video element.

Washington Enstitüsü'nden Soner Çağaptay da YPG meselesinin geçmişte olduğu kadar aşılamaz durumda olmadığını söylüyor: "YPG konusu krize dönüştüğünde, YPG militanları Türkiye sınırının hemen karşısında sınırda konuşlanmış durumdaydı. Ancak Türkiye'nin çeşitli sınırötesi harekatlarıyla YPG kuvvetli sınırdan öteye itildi. Bunun neticesinde Türkiye-ABD ilişkilerinde birinci sorun olmaktan çıktı. Türkiye de ABD'nin Suriye'de kalmasını istiyor. Çünkü ABD'nin varlığı, Türkiye'nin Suriye'de Esad rejimine ve Rusya'ya karşı elini güçlendiriyor. Dolayısıyla Türkiye, ABD'nin Suriye'den çıkmasını değil, YPG ve PKK olan ilişkisini dönüştürmesini isteyecektir."

Çağaptay, tüm bunlara rağmen, YPG konusunun ikili ilişkilerde bir çıban başı olmaya devam edeceği öngörüsünde.

"Demokrasi ve özgürlükler belirleyici"

Demokrasi ve özgürlükler konusu da ilişkileri belirleyecek bir husus olarak öne çıkıyor. Emekli Büyükelçi Uluç Özülker'e göre, Türkiye'nin hem ABD özelinde, hem de Batı dünyası genelinde ilişkilerini rayına oturtabilmesi için özellikle demokrasi ve insan hakları konularında adımlar atması gerek.

Türkiye'nin bugüne kadar Batı ile olan ilişkilerindeki sıkıntıların çoğunlukla iç politikadan kaynaklandığını ifade eden Özülker, son dönemde hükümet kanadından yeni ABD yönetimine yönelik mesajları olumlu bulduğunu ifade ediyor. Özülker, "İnsan hakları ve demokrasi konusunda Türkiye'nin ciddi adımlar atması gerek. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun sözün verdi. Geçmişte Türkiye ile ciddi krizler yaşayan AB ülkeleriyle bile diyalog kurabilecek bir ortama girdik. ABD ile de bunu yapmamız lazım" diyor.

Soner Çağaptay da Biden yönetiminin demokrasi ve özgürlükler konusunda çok daha hassas bir tavır takınacağı görüşünde. Çağaptay, "Bu son gelişmeler yaşanmasaydı, Biden belki o zaman Türkiye'deki bazı antidemokratik uygulamalar konusunda sessiz kalabilirdi. Ancak kendisi böyle bir dönemeçten geçtiği için, belki de demokrasi konusunda çok daha hassas davranmak zorunda kalacak. Kozmetik dahi olsa Türkiye'nin bazı adımlar atması Washington'daki havayı değiştirebilir. Ama, yeterli olur mu emin değilim" diye belirtiyor.

Emekli Büyükeçi Uluç ÖzülkerFotoğraf: Adnan Agac

Diyalog çabaları ve stratejik ayrılıklar

Masadaki tüm bu önemli sorunların çözümü konusunda ise uzmanlar, iki tarafın da yapıcı diyalog geliştirme çabasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Biden yönetiminin hedefinin Türkiye ile köprüleri atmak değil mümkünse kurtartmak olacağını öngören Özgür Ünlühisarcıklı, "Türkiye açısından bakacak olursak, yeni bir ABD yönetimi iş başına giriyor. Dolayısıyla kötü bir ilişki yerine iyi bir ilişki kurmak tabii ki Türkiye hükümeti açısından da önemli. Erdoğan yönetimin Obama'nın kurmaylarla negatif bir ilişkisi olduğundan, Biden'ın gelmesiyle beklenti 'Acaba ilişkiler negatif bir döngüyle başlar mı?' yönünde oldu. Ancak bana her iki taraf da bunun tersi olacağına, ilişkileri düzeltmeye çalışacağı yönünde mesajlar veriyorlar. Başaramayabilirler ama her iki taraf da bunu deneyecek" diyor.

Biden döneminin kilit isimleri 

Çağaptay'a göre son on yıldaki gelişmeler ışığında iki ülke arasında yaşanan bir güven bunalımı ve buna paralel olarak Türkiye ile ABD'nin stratejik olarak bir ayrışması söz konusu. "Kısa bir balayı döneminden sonra eski sorunların tekrar yüzeye çıkmasını bekliyorum" diyen Çağaptay, stratejik ayrılıklardan dolayı iki müttefikin, her konuda uzlaşmasının mümkün olmadığı kanaatinde.

Türkiye'nin ABD'ye "zeytin dalı uzatmaya" devam etmesi gerektiğini belirten Emekli Büyükeçi Özülker ise şöyle diyor: "Türkiye, Batı'yı merkezine aldığını bugüne kadar yarım ağızla söylüyordu. Ancak ilk kez çok net bir biçimde vazgeçmediğini söylüyor. AB ile müzakerelere devam edeceğinin mesajını verdi. ABD ile de uzlaşma sağlamak istediğini söyledi. Bu, ABD'nin istediklerine biat ederim demek değil. Türkiye'nin yeri Batı'dır. ABD'nin Türkiye'den gelen çağrılara olumlu yanıt vermemesi ise Türkiye'nin Batı'dan giderek uzaklaşmasına neden olacaktır."

Deniz Barış Narlı

© Deutsche Welle Türkçe