1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'nin Libya pokeri Hafter'e bağlı

21 Ocak 2020

Libya Konferansı kararları Türkiye için ne anlama geliyor? Uzmanlar, kararların uygulanma şansını zayıf görüyor, bu da Ankara'nın Doğu Akdeniz politikasının çökmesine neden olabilir.

General Halife Hafter, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es-Serrac
General Halife Hafter, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ulusal Mutabakat Hükümeti Başbakanı Fayiz es-Serrac

Berlin'de aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 11 ülkenin üst düzey temsilcileri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in katılımıyla Pazar günü düzenlenen Libya Konferansı kalıcı ateşkesi destekleme, silah ambargosuna uyma ve Libya'nın iç işlerine karışmama taahhüdü ile sonuçlandı. Konferansta ayrıca Fayiz es-Serrac başbakanlığındaki Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Tobruk merkezli Temsilciler Meclisinin destekçisi General Halife Hafter yanlılarından beşer kişinin katılacağı askeri bir komite ve aynı zamanda Berlin sürecini koordine edecek uluslararası bir komisyonun da oluşturulmasına karar verildi. Berlin'den çıkan her iki oluşum da Libya'daki ateşkesi kalıcı bir ateşkese dönüştürmek ve siyasi bir çözüm süreci başlatmayı amaçlıyor.

Ancak Berlin'deki konferanstan çıkan sonuçlara kuşkuyla bakan eski Libya Büyükelçisi Uluç Özülker, "Libya bir Bedeviler ülkesidir, kabile bazında bile birbiriyle anlaşamayan bir ülkeyi, masada oturup ortak hükümetle barışa ulaştırmaya çalışmak abesle iştigaldir" diyor. Berlin'deki konferansın daha önce Libya sorununun ele alındığı konferanslardan tek farkının katılımcı sayısının fazlalığı olduğunu vurgulayan Prof. İlhan Uzgel ise "Bu tür çatışmalar, bir-iki toplantıyla hiçbir zaman sona ermezler. Burada BM ya da AB'nin yürütebileceği bir süreç de mümkün değil. Uluslararası örgütlerin bu soruna yapabilecekleri pozitif katkı çok sınırlı" değerlendirmesini yapıyor.

Prof. Dr. İlhan Uzgel Fotoğraf: DW/A. Isık

Sorunun sahibi yeniden BM

Geçen yıllar içinde Libya'da savaşan iki başat güç olan Hafter ve es-Serrac'ı bir araya getirme girişimleri başarısız olmuştu. Hafter de bu süreçte etkinliğini artırarak Libya topraklarının yaklaşık yüzde 90'ına hakim oldu. BM tarafından tanınan ve Türkiye tarafından desteklenen es-Serrac hükümeti Libya topraklarının yüzde 6'sına sahip, ülkenin geri kalanı da başka grupların elinde. Fiili olarak ikiye bölünmüş olan Libya'ya Türk hükümetinin yaklaşık iki ay önce asker göndermek istediğini açıklamasının ardından ise Libya için diplomasi masası yeniden kuruldu.

Kadir Has Üniversitesi'nden Prof. Serhat Güvenç'e göre Türkiye bazen pozitif katkı ile ya da bir işi bozma potansiyelini ortaya koyarak bir şekilde süreçlerde yer alıyor. Güvenç, Türkiye'nin müdahalesiyle Libya'da gelinen noktayı "Erdoğan ideolojik akrabalık nedeniyle es-Serrac'a sahip çıktığı için kontrolsüz tırmanma oldu. Putin'in müdahalesiyle de iş diplomasi zeminine oturdu. Bu çözüm getirmeyebilir, ama çatışmanın kontrolden çıkmasını engelledi" şeklinde değerlendiriyor.

Türkiye dışlanır mı?

Türkiye'nin Berlin sürecinden önce kendini Libya'da bir güç odağına dönüştürebildiğini söyleyen Özülker, "Ama iş bütün ağırlığıyla Birleşmiş Milletlere (BM) döndürüldüğü andan itibaren orada başat güçler kendi aralarında karar alacaklar. Türkiye süreçte etkinliğini yitirecek" diye sözlerini sürdürüyor. Özülker'e göre sadece Türkiye değil, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri dahil hepsi karar mekanizmalarından uzaklaştırılmış oldu, süreç, veto hakkına sahip başat güçlerin BM Güvenlik Konseyi'nde çözüm konusunda atacakları adımlara terk edildi.

Eski Büyükelçi, "Guterres'in metninin uygulanabilmesi için başta Güvenlik Konseyi üyeleri olmak üzere kendi aralarında gerçek anlamda bir karar almaları gerekir. Bir başka ifadeyle Hafter'i desteklememeleri lazım" diyor. Prof. Güvenç ise "Rusya ile Türkiye taban tabana zıt düşmediği sürece sorun BM'ye gitse de Türkiye'yi dışlayan bir karar zor çıkar. Bu bir diplomatik zafer de yenilgi de değil" diyor.

Diplomasinin şansı az

Prof. Uzgel'e göre de Libya'nın geleceği sahada belirleniyor, sahada Hafter daha güçlü, o yüzden de diplomasi masası iyi işlemiyor. Hafter'in siyasi çözüme ihtiyacı olmadığını söyleyen Uzgel, "Türkiye o yüzden bu kadar zor durumda. Diplomatik çözüm ihtimali çok azaldı. Sahada güçlü olan Hafter ve arkasındaki güçlerin bir çözüm istemediği çok açık. Hafter, tüm Libya'yı ele geçirdiğinde Türkiye'nin Libya ve Doğu Akdeniz politikası iyice çökmüş olacak" yorumunu yapıyor.

Prof. Güvenç ise Türkiye'nin hedefinin ne olduğunun tam olarak bilinmediğini belirterek "Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarından maksimalist politikalar izlediğini anlıyoruz. Beklentisi, es-Serrac hükümetinin günün birinde Libya'ya hakim olması. Türkiye'nin tek başına bunu sağlaması mümkün değil, ama Ankara'nın yapabileceği en iyi şey es-Serrac liderliğindeki hükümetin geleceğin Libyası tasarlanırken paydaş olarak kabul ettirmek" diyor.

Aslı  Işık / Ankara

©Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik