1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tablo gibi bir bahçe

18 Temmuz 2015

Saksonya Anhalt Eyaleti'nde bulunan Dessau-Wörlitz bahçesi İngiliz bahçe kültürünün Almanya'daki en mükemmel örneklerinden biri. Bahçe meraklısı bir prensin eseri olan doğa harikası bu köşe, görenleri adeta büyülüyor.

Wörlitz
Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Prens Leopold Franz von Anhalt- Dessau 18. yy.'da 142 bin metrekare üzerinde, tam 40 yıl çalışarak bir park kurdurttu. Böylesi bir parkın o güne dek Almanya'da başka örneği bulunmuyordu. Elbe nehrinin kıyısında doğa, mimari ve sanatı ustalıkla bir araya getiren bu devasa bahçe bugün de görenleri kendine hayran bırakıyor.

Eğitim amacıyla çıktığı seyahatlerde geniş gezi yolları ve doğayla iç içe geçmiş İngiliz bahçeleriyle karşılaşan Prens Franz, kendisi için de böyle bir bahçe hayalini kurmaya başladı. Çünkü bu bahçelerin insanla doğayı kaynaştırması onun da benimsediği Fransız Aydınlanması'nın ortaya çıkardığı dünya görüşüyle örtüşüyordu. Bu nedenle bahçeyi çitlerle çevirmedi, duvar ördürmedi.

Fransız Aydınlanma Hareketi'nin etkisi

Prens Franz'ın Fransız Aydınlanma Hareketini ne denli önemsediği bahçeye yansımış. Bu özelliklerinden dolayı bahçe, 2002'de dünya kültür mirası olarak kabul edildi. Prens Franz, bahçesini Elbe nehrinin dizayn ettiği bir arazide kurdu. Kurumuş dere yataklarını, gölleri ve bağlantı kanallarını sanatsal birer öge olarak kullandı. Tıpkı o günlerde olduğu gibi günümüzde de gondolla gezinti, parkın sunduğu imkanlardandır. 45 dakikalık gondol turuna çıkanlar çok özel manzaralarla karşılaşır.

Wörlitz Bahçesi'nde kanalların üzerinde toplam 19 köprü mevcut. Bu köprülerin hiç biri diğerine benzemiyor. Her biri yapıldığı döneme ilişkin teknikler hakkında fikirler veriyor.

Alman klasik tarzının başlangıcı

Bahçede inşa edilen ilk bina Wörlitz Şatosu'dur. Şato, Prens'in mimar arkadaşı Friedrich Wilhelm von Erdmannsdorff tarafından yapıldı. O dönemin modası Barok olmasına karşın şato İngiliz mimarisine uygun yapıldı. Bugün bu şato Alman klasik tarzının başlangıcı olarak kabul edilir.

Diğer taraftan Stein (Taş) adası ve Hamilton Villası Prens‘in İtalyan hayranlığını yasıtıyor. Eğimleri ve alt geçidiyle Roma yakınlarındaki Tivoli'de bulunan Hadrian Villası'nı anımsatır. Hamilton Villası, İngiliz Büyükelçisi Sir Hamilton'a ithaf edilmişti.

Villa Hamilton, Prens Franz'ın seyahatlerinde satın alıp getirdiği eserlerin de sergilendiği adeta bir müzedir. Yağlı boya tablolar, vazolar, büstler sergilenir. Burada Prens'in eğitime verdiği önemi de görmek mümkün. Sergiyi gezenler, o eserle ve eserin geldiği ülkelerle ilgili bilgi sahibi olabiliyorlar.

Bir yaz akşamı gondolda seyahat

Bahçeyi gezenler bir volkan patlamasına da tanık olabiliyorlar. 18.yy.'da getirilen kurallar dahilinde düzenlenen gösteri büyük ilgi çekiyor. Herşey, bir yaz akşamı gondolda seyahatle başlıyor ve karanlığın çökmesiyle birlikte havai fişek gösterisiyle doruğa çıkıyor. Son gösteri 2012'de yapılmıştı.

Gotik bina Prens'in kendi tasarladığı konutuydu. Eşi Henriette Wilhelmine Luise ile birlikte ikinci eşi bahçıvanının kızı Luise Schoch ve ondan olan üç çocuğuyla birlikte yaşıyordu. İkinci eş onun sağ eli gibi görüldüğünden halk tarafından da yadırganmamış, kabul görmüştü. Buna benzer durumlar prensliklerde sıkça görülürdü.

Venedik stilinde inşa edilmiş bu gotik bina bahçeye nehirden bakıldığında dikkat çeker. Prensin iki tutkusu olan İtalya ve İngiltere aynı karede buluşmuştur. Bina aynı zamanda tarım alanlarının idare edildiği merkez olarak kullanılmıştı. Prens Franz tarıma da büyük ilgi gösterirdi.

Tarım ve hayvancılıkta İngiltere örneği

Bahçede tarım ve hayvancılık da İngiltere örneğinden yola çıkılarak yapılıyordu. Bahçe, çitlerle çevrilip avlu içine alınmadığından doğayla iç içedir. Yararlı olanla doğayı birleştirir. Bu özelliğinden dolayı Almanya'da bir çok benzeri inşa edildi.

Prensin bu bahçe merakı oldukça pahalı bir hobiydi. Ama Almanya'da park ve bahçe tasarımları için aynı zamanda bir yol haritası da çizmiştir. Günümüzde de bakımı için çok para harcanıyor. Ama buna rağmen ziyaretçilerden para alınmıyor. Böylece kuruluşundan 200 yıl sonra da kurucusunun istediği doğrultuda varlığını sürdürüyor.

© Deutsche Welle Türkçe

DW/AT/TY/NH

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster