1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Präimplantationsdiagnostik

16 Nisan 2011

Preimplantasyon genetik tanı yöntemine Almanya'da izin verilip verilmemesi konusunu görüşen Federal Meclis'te yoğun tartışmalar yaşandı. Yardımcı üreme teknikleri uzmanı Prof. Heribert Kentenich yöntemi değerlendirdi.

Fotoğraf: Fotolia/Monkey Business

- Sayın Kentenich geçtiğimiz yıl Yargıtay embriyonun rahme yerleştirilmeden önce kalıtımsal hastalıklara karşı test edilmesinin yürürlükteki "embriyoyu koruma yasasına" aykırı olmadığına hükmetmişti. Bu karar sizin için ne ifade ediyor?


KENTENİCH: Yardımcı üreme teknikleri alanında çalışan uzmanların büyük bölümü buna izin verilmesinin doğru bir karar olduğu kanısında. Bu durum iki konuyu açıklığa kavuşturdu. Birincisi embriyonun belirli hastalıklara karşı test edilmesi boşuna değil, bunun bir nedeni var. İkincisi bu karar görüldüğü üzere her türlü araştırmanın yapılması için bir kapı aralamadı. Karar Alman Tabipler Odası'nın 2000 yılındaki tasarısıyla birebir örtüşüyor. Bu tasarı her vakanın tek başına ele alınmasını öngörüyordu. Ayrıca danışmanlık için gelen çiftin de geçmişinde preimplantasyon genetik tanı yöntemine başvurulmasını gerektirecek bir hikâye olması gerekli. Örneğin çiftin zaten kistik fibrozis hastalığından muzdarip bir çocukları varsa ve her ikisi de bu hastalığa neden olan genin taşıyıcısıysa, ya bir daha çocuk yapmayacaklar ya da hamilelik sırasında yapılacak bir test sonrasında gebeliği sonlandıracaklar. Başka bir seçenekse daha en başından embriyoları teste tabi tutmak… Bence bu yöntem en insani olanı... Çünkü sonradan gebeliğe son verilmesi durumunu ortadan kaldırıyor. Doğacak çocuk da bir tasarım bebek değil, sadece bu hastalığa sahip olup olmadığı araştırılmış bir bebek.

Prof. Heribert Kentenich

- Tasarım bebekler dediniz... Ailelerin bu yöntemle bebeklerinin dış görünüşünü belirleme, örneğin mavi gözlü ya da sarışın bir bebek sahibi olma şansı var mı?

KENTENİCH: Hayır, zira hangi genlerin saç ve göz rengi kodlarını belirlediğini tam olarak bilmiyoruz. Kamuoyundaki tasarım bebek tartışmaları bu bakımdan anlamsız. Şimdiye kadar hiç şu boyda, şöyle bir ten rengine sahip bir bebek istiyoruz diyen ebeveynlerle karşılaşmadım. Bazen ‘Üç oğlumuz var, bu sefer bir kız istiyoruz' diyen çiftler çıkabiliyor. Bu uygulama Almanya’da yasal değil ve bence öyle de kalmalı. Böylesi bir cinsiyet belirleme işlemine bazı ülkelerde izin veriliyor, fakat bu çok nadir olarak uygulanıyor. Yine de tüm bunların tasarım bebek fenomeniyle uzaktan yakından ilgisi yok. Üstelik yardımcı üreme teknikleri alanında çalışan hiçbir uzman böyle bir girişimi desteklemez.

Bu konudaki uygulamalarıyla Almanya'ya model olabileceğini düşündüğünüz bir ülke var mı?

KENTENİCH: Tabii ki. Biz İngiltere'yi bu açıdan çok uygun buluyoruz. İngiltere'de de her şeye izin verilmiyor. Ancak orada bu konuyla ilgili açık hukuki dayanaklar mevcut. İngiltere'de resmi bir kurum yardımcı üreme teknikleri ilgili vakaları takip ettiği gibi, kapsamlı etik tartışmalara neden olabilecek olanları da karara bağlıyor. Belirli vakalara izin verilirken, diğerleri reddediliyor. İngiltere'de her olayla ilgili olarak kapsamlı tartışmaların ardından karar veriliyor. Bu ülkeyi örnek göstermemin sebebi, İngilizlerin bilimsel anlamda fazlasıyla ilerici olmaları ve tabii ki baştan körü körüne her şeyi kabul veya ret etmemeleri. Bazı Avrupa ülkelerinde, ki buna Almanya da dâhil, tıbbi veya etik bir nedeni olmadığı halde birçok şey yasak.


© Deutsche Welle Türkçe


Söyleşi: Andreas Ziemons / Çeviri: Banu Ertek


Editör: Murat Çelikkafa

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster