1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tehlike gelişmekte olan ülkeler için 2008’den daha büyük

5 Nisan 2020

Koronavirüs salgını gelişmekte olan ülkelerde etkisini henüz tam olarak göstermedi. Ancak sağlık sistemi ve mali durumları zayıf ülkeleri zorlu bir dönem bekliyor. Bu ülkeler arasında Türkiye de var.

Yeni Delhi'de çocuğuyla birlikte bir kadın - (29 Mart 2020)Fotoğraf: Getty Images/Y. Nazir

Bugün dünyanın gelişmekte olan ekonomilerinin çoğu, genç bir nüfusa sahip ve sistemsel sorunlar yaşıyorlar. Bu iki nedenden dolayı koronavirüs salgınına, daha gelişmiş ekonomilere nazaran, daha güçlü bir bağışıklık gösterebilirler. Ancak iyi haber burada sona eriyor.

Kalkınmakta olan ülkeler, insanlığın dörtte birinden fazlasının eve kapanmasına neden olan ve küresel ekonomiyi eşi benzeri görülmemiş bir durgunluğa sürükleyen koronavirüs salgını nedeniyle, derin ve uzun süreli bir resesyon tehlikesiyle karşı karşıya.

COVID-19 henüz, hastalığın ortaya çıktığı ve kilit bir sanayi bölgesini kasıp kavurduğu Çin dışında, hiçbir gelişmekte olan ekonomiye tüm gücüyle gelmiş değil. Bu ülkelerin kırılgan mali durumları, sorunlu sağlık altyapıları ve petrol gibi emtialara bağımlı olmaları, onları salgın karşısında Batılı ülkelerden daha zayıf kılıyor.

Londra merkezli borsa şirketi IHS Markit'in baş ekonomisti Nariman Behravesh, DW'ye yaptığı açıklamada, "Bu yaşanan kriz, gelişmekte olan ülkeler için küresel finans krizinden birçok açıdan daha kötü" diyor. Behravesh, "Emtia fiyatlarındaki çöküş daha büyük, kalkınmış dünyadaki resesyon daha kötü ve kalkınmakta olan dünyadaki borç seviyesi, faiz oranları çok düşük olduğu için finans krizinden bu yana çok hızlı yükseldi" değerlendirmesini yapıyor.

Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki gelişmekte olan birçok ülke, koronavirüsü kontrol altına almak amacıyla sokağa çıkma yasakları ilan etti. Bu ülkelerin Avrupa ve Kuzey Amerika'daki anahtar pazarları bir nevi yok oldu, yerel ekonomileri durma noktasına geldi, petrol da dahil olmak üzere emtia talepleri azaldı ve para birimlerinin değeri büyük darbe yedi.

Oxford Üniversitesi ekonomistleri, ülkelerin sağlık sistemleri, mali durumları ve emtia bağımlılıklarını baz alarak Bolivya, Kosta Rika, Peru, Güney Afrika ve Mısır'ı en kırılgan gelişmekte olan ekonomiler olarak sınıflandırıyor.

Kahire'de insanlar sokakta koruyucu maske takıyor - (08 Mart 2020)Fotoğraf: picture-alliance/NurPhoto/I. Safwat

Yabancı yatırımcı terk ediyor

Yabancı yatırımcılar, gelişmekte olan pazarların tahvil ve hisselerine sırtlarını dönerek güvenli limanlara yelken açıyor. Uluslararası Finans Enstitüsü verilerine göre, 80 milyar dolardan fazla değere sahip yatırım, aralarında Türkiye, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın da bulunduğu 20 gelişmekte olan ekonomiyi Mart ayında terk etti. Bu gelişme karşısında, 2008 krizinden bu yana gözlemlenen sermaye kaçışı cüce kaldı.

Sermayenin bu ülkelerden yoğun biçimde çekilmesi, Arjantin, Nijerya ve Angola gibi kırılgan ekonomilerin borçlarını ödeyememe riskini artırdı.

Daha yüksek borçlanma maliyeti, özellikle Güney Afrika ve son yıllarda İstanbul'daki yeni havalimanını finanse etmek için dış borçlanmaya bel bağlayan Türkiye gibi ülkelere zarar verecek.

Gelişmekte olan ekonomiler, düşük ABD faiz oranlarından cesaret alarak, son yıllarda milyarlarca dolar borç biriktirdi. Doların son dönemde hızla değer kazanması, ödenmesi gereken borçları daha da pahalı kılacak. Özellikle de sokağa çıkma yasakları nedeniyle ihracatın düştüğü bu dönemde. Gelişmekte olan ülkelerin para birimleri Mart ayında, tarihin en büyük elden çıkarma süreçlerinden birini yaşadı. Durum 2008 finans kriziyle karşılaştırılabilir nitelikte. Rus Rublesi, Meksika Pesosu ve Güney Afrika Randı, dolar karşısında yüzde 11 ila 20 değer kaybetti.

Fotoğraf: picture-alliance/E.Oprukcu

Pandemi Türkiye ekonomisini de tehdit ediyor

Türkiye içinse koronavirüs salgını, 2018'de yaşanan TL krizinin acılarını yeniden canlandırabilir. O dönemde yatırımcılar, Türkiye heveslerini yitirmiş ve sermayelerini çekerek TL'nin tarihe geçen değer kayıplarına uğramasına neden olmuşlar ve Türk ekonomisini resesyona sürüklemişlerdi.

Afrika'nın en sanayileşmiş ülkesi olan Güney Afrika ise pandemi sürecine zayıf bir biçimde giriyor. Ülkenin ekonomisi resesyonda, iş dünyası güveni 20 yılın en düşük seviyesinde ve iş gücünün neredeyse üçte biri işsiz.

Son birkaç yılda mali durumu kötüleşen Hindistan‘da da benzer biçimde yavaşlayan ekonomik büyüme ve rekor seviyede işsizlik mevcut. 1,3 milyar kişilik nüfusa sahip Hindistan da kriz sürecine zayıf bir durumda giriyor. Hindistan hükümeti ayrıca virüsle mücadele amacıyla 21 günlük bir sokağa çıkma yasağı ilan etmiş bulunuyor.

İsveç merkezli kalkınma bankası SEB Group'ta gelişmekte olan ülkeler baş stratejisti olarak görev yapan Per Hammarlund, "Hindistan kapasite sorunu da yaşıyor. Hindistan 1 milyarı aşkın nüfusa sahip devasa bir ülke ve farklı bölgeler arasında koordinasyonu sağlamak lojistik açıdan çok zorlu„ diyor. DW'ye konuşan Hammarlund, "Toplumsal memnuniyetsizlikle kaynayan Hindistan gibi bir ülkede toplumsal gerilimler baş gösterebilir" değerlendirmesini yapıyor.

Petrol şoku

Gelişmekte olan dünyanın karşı karşıya olduğu sorunları, petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki sert düşüş şiddetlendiriyor. Bu ürünler, birçok Afrika ve Latin Amerika ülkesi için temel gelir kaynağı konumunda.

Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki fiyat savaşı ve pandeminin bir araya gelmesiyle petrol fiyatları son 18 yıldaki en düşük seviyesine sürüklendi. Bu durum da ihracat gelirlerinin yüzde 90'ı emtialara bağımlı Angola ve Nijerya gibi ülkeler için büyük bir krize neden oldu. Düşük petrol fiyatları, dünyanın en büyük petrol üreticilerinden olan Rusya'ya da zarar veriyor. Rus Rublesi geçen ay büyük bir değer kaybına uğradı.

Gelişmekte olan dünyanın enerji üreten birçok ekonomisi düşük fiyatlar karşısında hazırlıklı değil. Oxford ekonomistlerinin aktardığına göre, bu ülkelerin dörtte üçünün mali açığı var.

Türkiye, Tayland, Hırvatistan ve Filipinler gibi Gayri Safi Yurt İçi Hasılalarının (GSYİH) yüzde 20 ila 25'i turizmden gelen bazı gelişmekte olan ekonomilerse, insanların evlerini, kentlerini ve ülkelerini terk etmemesi nedeniyle ciddi kayıplarla karşı karşı karşıya.

"Hayat kurtarmanın maliyeti daha yüksek"

Hindistan ve Güney Afrika gibi önemli ekonomilerde enfeksiyon oranı hızla artıyor. Sağlık uzmanları, Hindistan gibi bir ülkede virüs kontrolden bir kez çıktığında bir daha kontrol altına almanın çok zor olduğunu söylüyor. Bu ülkelerde kentlerin aşırı dolu olması ve hastanelerin dar ve yetersiz olması da umutları köreltiyor.

Gelişmekte olan ülkelerdeki sağlık sistemlerinin durumu, bu ülkelerin birçoğunu keskin sosyal mesafe önlemleri benimsemek zorunda bırakıyor. Örneğin gecekondu mahallelerinin yaygın olduğu ve insanların yaşamlarını yevmiyelerle sürdürdüğü yoksul ülkelerde sosyal mesafelenme, Batı'daki kadar kolay olmuyor.

Oxford Üniversitesi ekonomistleri, "Bazı ülkelerde ekonomik maliyetlerin güveni derinden sarsarak ulusal ve/veya mali krizlere yol açma riski çok yüksek" diyor. "Bu nedenle bu ülkelerde insan hayatı kurtarmanın maliyeti gelişmiş ekonomilerde olduğundan çok daha yüksek olacak."

Ashutosh Pandey

©️ Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster