1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Trump’ın Yüksek Mahkeme hesabı tutar mı?

5 Kasım 2020

Oy sayımı tamamlanmadan kendini seçimlerin galibi ilan eden Donald Trump, hile iddiasıyla seçimlerin meşruiyetini gölgeliyor. Peki, 3 Kasım başkanlık seçimlerinin sonucunu gerçekten mahkemeler belirleyebilir mi?

Trump ve atadığı Yüksek Mahkeme yargıcı Amy Coney Barret
Trump ve atadığı Yüksek Mahkeme yargıcı Amy Coney Barret Fotoğraf: Jonathan Ernst/Reuters

ABD Başkanı Donald Trump, Amerikan halkının 3 Kasım başkanlık seçimi için verdikleri milyonlarca oyun sayımı tamamlanmadan kameraların karşısına geçerek "Biz bu seçimi kazandık” sözleriyle galibiyetini ilan etti.

Seçimlerde hile yapıldığını, seçimlerin kendisinden çalındığını iddia eden Trump, "Oy verme işlemleri durdurulsun" çağrısını yaptı, Yüksek Mahkeme'ye gideceklerini duyurdu.

Dünyanın şaşkınlık içerisinde izlediği basın toplantısında Trump hile iddiasını temellendirecek hiç bir neden sunmadı. "Hile nerede, ne zaman nasıl yapıldı?" sorularının yanıtı yok.

Trump'ın "Oy verme işlemi durdurulsun" sözleriyle ne kastettiği de anlaşılamadı. Siyasi gözlemcilere göre Trump'ın asıl hedefi oy sayımlarının durdurulmasıydı. Ve taraftarlarının oy sayım merkezlerine akın edip "Oy sayımını durdurun" diyerek kapıları yumruklamaları ile bu adeta teyit edilmiş olundu.

Fotoğraf: Chris Kleponis/UPI Photo/imago images

Hukuk savaşına hazırlık

Peki, Trump'ın stratejisinin gerisinde ne yatıyor? Yüksek Mahkeme'ye gideceğini söylemekteki hedefi ne? Sonuçlarda az bir fark olması halinde, hile iddialarıyla yürütülecek, hatta haftalar sürecek bir seçim kavgasının kaderini gerçekten de Yüksek Mahkeme'nin yargıçları mı tayin edecek?

Seçimlerden önce, "ancak seçim hilesi olması halinde seçimleri kaybedeceğini" söyleyen Trump bu sözleriyle, savaşmadan bir mağlubiyeti kabul etmeyeceği mesajını zaten vermişti.

Ayrıca siyasi gözlemciler, 2000 yılında Cumhuriyetçi George W. Bush ile Demokratların adayı Al Gore'un yarıştığı başkanlık seçimlerinde yaşanan hukuk mücadelesine işaret ederek benzer gelişmelere önümüzdeki haftalarda da tanıklık edilebileceğine dikkat çekiyor.

Peki 2000 yılında ne yaşanmıştı? O seçimlerde Al Gore, Florida'da oyların tekrar sayılmasını talep etmiş, iki lider arasındaki oy farkı binin altına düşmüştü. Oyların bir ay boyunca tekrar sayılması ile fark her defasında azalmış, mücadele Yüksek Mahkeme'ye kadar taşınmıştı. 12 Aralık 2000 tarihinde, seçimlerden beş hafta sonra, ABD'nin en yüksek mahkemesi son noktayı koymuş, sürekli tekrarlanan sayımı durdurmuş ve bu karar sonucunda seçimlerin galibi George W. Bush olmuştu.

Al Gore, seçimleri Bush'a karşı mahkemede kaybetmiştiFotoğraf: AP

Trump centilmence davranır mı?

2018 yılına kadar Almanya'nın Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Peter Wittig, DW'nin "Benzer bir senaryo tekrarlanabilir mi?" sorusuna, "Evet muhakkak ki paralellikler var" yanıtını verdi.

Wittig, halihazırda farklı bölgelerde mahkemelere taşınabilecek yüzlerce itiraz olduğuna işaret ederek "Hukuk mücadelesi yürütüleceği çok açık" diye konuştu.

Ancak Wittig, Gore'un ABD demokrasisinin istikrarına öncelik verdiğini "Hepimiz bir noktada Al Gore'ın havlu attığını ve yarıştan iyi ve adil bir kaybeden olarak ayrıldığını hatırlıyoruz" sözleriyle vurgularken "Şimdi başlatılacak hukuk savaşının 2000 yılında sergilenen centilmenlikle biteceğinden çok da emin değilim" dedi.

Siyasi gözlemciler, Trump ve Biden'ın siyasi stratejist ve avukatlarının tam da böyle bir hukuk savaşına hazırlık yaptıklarına, ellerindeki tüm kozları kullanmaya da hazır olduklarına dikkat çekiyor.

ABD demokrasisi için dayanıklılık testi

Hukuk savaşı gerçekten de Yüksek Mahkeme'ye ulaşması halinde işte o zaman demokrasinin beşiği olarak adlandırılan ABD yeni bir sınamayla karşı karşıya kalacak. Mahkemenin oyların yeniden sayımını durdurması mümkün, böyle bir yetkisi var. Üstelik Trump'ın, mahkemede 9 yargıçtan 6'sının muhafazakar olması nedeniyle kendisini avantajlı konumda hissediyor olduğu da bir sır değil.

Yüksek Mahkeme yargıcı Amy Coney Barret Fotoğraf: Michael Reynolds/newscom/picture-alliance

Trump daha bir hafta önce, yüksek yargıç olarak yemin ederek görevine başlayan, favori adayı Amy Coney Barrett ile kameralar karşısındaydı.

Peki, Yüksek Mahkeme gerçekten de siyasi nitelikte bir karar alır mı?

Bu soruyu yanıtlayan Almanya'nın eski Washington büyükelçisi Wittig, bunun Amerikan demokrasi ve asırlık kurumlarının içinin oyulması anlamına geleceğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:

"Önümüzdeki saatler hatta günler büyük bir belirsizlik içinde geçecek… Amerikan demokrasisi büyük bir dayanıklılık testinden geçiyor."

Demokratlar kampanya başlattı

Bu arada Demokratlar, hukuk mücadelesine destek toplamak için bağış kampanyası başlattı. Biden'ın başkan yardımcısı olarak seçtiği Kamala Harris, Trump'ın tehditlerine karşı mücadeleye hazır olduklarını duyururken Twitter'da şu çağrıyı yaptı:

"Trump, tüm oyların sayımını önlemek için mahkemeye gitmekle tehdit etti. Ama biz karşı koymaya hazırız. Çalışmalarımız haftalar sürebilir ve yardımınıza ihtiyacımız var. Bugün Biden Mücadele Fonuna 5 dolar bağışlayabilir miyisiniz?"

Kutuplaşmada tansiyon tırmanıyor

Karşılıklı restleşmeler, hukuk savaşı ilanları, Amerikan toplumundaki  kutuplaşmayı artırıyor, tansiyon saatler geçtikçe tırmanıyor.

Yasalar uyarınca başkanın 20 Ocak'ta yemine ederek göreve başlaması gerekiyor. Görünen o ki, o tarihe kadar, koronavirüsün yol açtığı çok sayıda ölüm nedeniyle acı bir dönem geçiren ABD halkını, salgının tam ortasında, çetin günler ve haftalar bekliyor. İkiye bölünmüş ülkede, düşmanlığın daha da artabileceğini, dün başlayan protesto gösterileri gözler önüne seriyor.

DW, dpa /DA, HS

©️ Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster