Trump ekonomik vaatlerini yerine getirebilir mi?
26 Temmuz 2016Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adaylığı resmileşen milyarder işadamı Donald Trump şimdi bütün dikkatini Demokrat Parti'li rakibi Hillary Clinton ile mücadeleye verecek. Politikacılar kadar ekonomistler ve iş dünyası da başkanlığa seçildiği takdirde Trump'ın izleyeceği ekonomi politikalarını merak ediyor.
Derecelendirme şirketi Moody’s, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesinin 3,5 milyon Amerikalıyı işsiz bırakacağını ve bunun da ABD'nin uzun süreli resesyona sürükleneceği anlamına geleceğini bildirdi.
Normal olarak yasa tasarılarını Amerikan Kongresi'ne onaylatmak kolay olmuyor. Ancak Trump taraftarları kadar Cumhuriyetçi adayın karşıtları arasında da tartışmalı olan serbest ticaret anlaşmaları gibi ekonomi konularını ilgilendiren bazı konularda Başkan daha rahat hareket edebiliyor.
Ekonomi ve mali politikaları ilgilendiren konular Amerikalı seçmeni yakından ilgilendiriyor. Trump'ın kasım ayındaki seçimi kazanması, ekonomik problemlere nasıl çözümler önereceğine bağlı.
Uluslararası ticaret
Trump ön seçim kampanyası sırasında ticari himayeciliği dilinden düşürmedi. ABD'de istihdam kaybına yol açtığı gerekçesiyle Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması'nı (NAFTA) eleştirdi. Pasifik ülkeleri arasındaki anlaşmanın (TPP) Amerika için felaket olduğunu öne sürdü. Trump her iki anlaşmayı da feshedip, Avrupa Birliği ile sürdürülen Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması (TTİP) ile ilgili görüşmelere de son verdireceğini açıkladı.
Trump ticari engelleri kaldırmak yerine gümrük duvarlarını daha yükseltmeyi planlıyor. En çok Çin'in ticaret politikasını eleştiriyor ve Çin mallarından yüksek gümrük vergisi alınmasını istiyor.
Alman şirketleri de Donald Trump’ın uygulamayı planladığı ticaret politikasından endişe duyuyor. ABD dünyanın en büyük pazarı olmasının yanı sıra en fazla ithalatı Almanya'dan yapıyor. 2015 yılında Alman şirketlerinin ABD'ye yaptığı ihracat 125 milyar doları bulmaktaydı. Trump'ın zafer kazanmasının Brexit'ten sonra aynı yıl içinde ikinci bir ekonomik şoka yol açmasından endişe duyuluyor.
Barack Obama'nın ekonomik danışmanlığını da yapmış olan Bill Clinton kabinesinin maliye bakanı Larry Summers “Trump'ın söylediklerinin yarısını yapması ‘büyük depresyon' sonrasının en büyük ticaret savaşını başlatır”, demişti.
Borçlar ve vergiler
ABD'deki başkan adayları arasındaki fark öncelikle vergi politikasıyla ilgili görüşlerinde ortayla çıkar. Trump eylül ayında gelir vergisini önemli oranda düşüreceğini söylemişti. Vergi indiriminden en çok varlıklı kesimin yararlı çıkacağının ve en yüksek vergi oranının yüzde 40'tan yüzde 25'e düşeceğinin ortaya çıkmasından sonra Trump bu vaadini geri almış ve zenginlerden daha fazla vergi alınması gerektiğini söylemişti. Cumhuriyetçi Parti şimdiye kadar vergi zammına karşı çıkmaktaydı. Ancak Donald Trump orta gelirlilerle işletmelerden alınan vergileri indirmekte kararlı olduğunu da duyurdu.
Trump'un asgari ücrete zam yapılmasıyla ilgili muğlâk ifadeler kullandığı dikkatlerden kaçmadı. Cumhuriyetçi aday ekonomik durumun kötüye gitmesi halinde kamu borçlarının yeniden yapılandırılması için bankalarla pazarlığa oturacağını da söylemişti. Daha sonra Trump devletin kredi itibarını sarsacağı için bu vaadinden de dönmek zorunda kaldı.
Göç
Donald Trump'ın iddialı vaatleri arasında Meksika sınırına duvar örmek ve ABD'deki 11 milyon kaçak göçmeni sınır dışı etmek de bulunuyor. Kaçak göçmenlerin ülke ekonomisine zarar verdireceği, sosyal güvenlik giderlerinin artmasına yol açacağı ve vergi ödeyen yedi milyon tüketicinin ülkeden çıkarılmasının krize yol açabileceği belirtiliyor. Ekonomi uzmanları göçmenlere uygulanması planlanan politikaların ABD'nin milli gelirini düşüreceğini belirtiyorlar.
Enerji
Donald Trump konvansiyonel enerji üretiminin teşvik edilmesini de planlıyor. İklim değişikliğinden kuşku duyan isimleri çevresinde toplayan Donald Trump’ın Oklahomalı petrol milyarderi Harold Hamm'ı enerji danışmanı yapacağına dair söylentiler dolaşıyor. Hamm tehlikeli hidrolik kırma tekniğiyle petrolden milyarlarca dolar kazınmıştı.
Yoğun tepki alması nedeniyle Donald Trump'ın önseçim kampanyası sırasında savunduğu ilkelere sadık kalıp kalmayacağı merak konusu. Adaylar genellikle önseçimler bittikten sonra çoğunluğun isteklerine yakın görüşleri benimsiyor ve Beyaz Saray'a taşınmak söz konusu olduğunda da iyice merkeze kaymış oluyorlar. Popülizm sayesinde yıldızı parlayan Trump'ın kampanya sırasındaki vaatlerinden tamamen uzaklaşacağı tahmin edilmiyor. Önseçim programını harfiyen uygulamasından Amerikan ve dünya ekonomisinin zararlı çıkacağından ise kimsenin şüphesi bulunmuyor.
© Deutssche Welle Türkçe
Jeffrey Michels