Uludere'de geçen dokuz yıl: "Tek bir kişi yargılanmadı"
28 Aralık 2020"Her gün yas tutuyor, ağlıyoruz. Her gün, bugün katliam yapıldı gibi onların cenazeleri gözümüzün önünde. Adalet sağlansın, barış gelsin istiyoruz. Bunu suç olarak kabul ediyorlar. Roboski şehitleri gündeme gelmesin istiyorlar. Yaşadığımız sürece şehitlerimizi unutmayacağız."
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyündeki bombardımanda ölen Mehmet Ali’nin annesi Fadile Tosun bu sözlerle, bir daha eski yaşantılarına dönemediğini anlatıyor. Fadile Tosun dokuz yıldır her sabah uyandığında çocuğunun mezarıyla yüzleşiyor. Çünkü evi mezarlığın tam karşısında. Oraya ev yapmalarını Mehmet Ali istemiş. Bombardımanın oğluyla birlikte hayallerini de alıp götürdüğünü anlatıyor. Evlilik hazırlığındaki oğlunun hayalinin öncesinde ev ve araba almak olduğunu anlatıyor. Mehmet Ali olaydan iki gece sonraki yılbaşını Roboski'nin geleneklerine göre kutlamak istiyormuş. O gün kaçağa gitme nedeni de yılbaşı harçlığı çıkarmakmış.
Mehmet Ali’nin babası Zeki Tosun hakkında üç ayrı dava açılmış. Tosun'a göre, bu davalar "Roboski'yi konuştuğu için" açıldı. Sadece adalet istediklerini söyleyen Tosun, "Biz çok acılıyız. Adalet bize geleceği yerde bizi yargılıyor, suçluyorlar. Roboski'ye bu ihanetin neden yapıldığını bilmek istiyoruz. Bugüne kadar ne devletten ne hükümetten ne adaletten bir şey gördük" diyor.
Ölüm sessizliği devam ediyor
Olayın üzerinden 9 yıl geçti. Köyde matem halen devam ediyor. O günden beri düğün yapılmıyor, rengârenk yöresel kıyafetler giyen kadınlar, siyah giysilerini hiç çıkarmıyor. Cadde ve sokakları genellikle boş olan köyde ölüm sessizliği var. Irak sınırında alınan güvenlik önlemleri nedeniyle artık kaçağa gidilemiyor. Tarım ve hayvancılığın olmadığı bölgede, köylüler kaderleriyle baş başa kaldı. İşsiz gençlerin bir kısmı korucu olmayı kabul etti, kalanı da batıya göç etti.
Sağ kurtulan Encü o anları anlattı
Servet Encü, Roboski'den sağ kurtulan üç kişiden biri. Katırına bakmak için ayrıldığı gruptan 15 metre uzakta olduğu için şu an yaşıyor. Encü, bölgedeki resmi görevlilerin, köylülerin kaçağa gittiklerini bildikleri iddiasında. DW Türkçe'ye konuşan Encü, olay anını "Cehennem gibiydi" sözleriyle anlatıyor. O anları her gün yaşadğını belirten Encü, halen uykusundan bağırarak uyandığını söylüyor. Olayın yaşayan tanığı olduğu için kendisinin de öldürüleceğini öne sürüyor:
"Uçak bombaları bıraktığı zaman arkadaşların üstüne düştü. Basınç beni 20 metre fırlattı. Üstüm hep yanmıştı. Bombaların, insanların, hayvanların parçaları gökten yağıyordu. Gözümü açtığımda karın içine düştüm. Heron keşif yapıyordu. Nerede sağ insan varsa öldürüyordu. Ben ölü numarası yaptım. Karın içinde 2 saat kaldım. Sürünüp, bir kayalık ararken çukura düştüm. Ailemi arayıp yardım istedim. Köylüler gelince beni çıkardılar. Ambulansı, askeriyeyi, korucubaşını, aradık. Kimse yardıma gelmedi. Beş yaralı vardı. Hepsi yolda öldü. Ambulans gelse ölmezlerdi."
"Ölene kadar bu yası tutacağız"
Soyadları farklı olsa da Ortasu ve Gülyazı sakinlerinin tamamı akraba. Dolayısıyla yaşananlar her haneyi etkiledi. Sağ kurtulan Servet Encü’nün eşi Fatma Encü de iki kardeşini kaybetti. 12 yaşındaki Orhan ve 23 yaşındaki Zeydan’dan sonra babaları da kanser olup ölmüş. Her an katliamı yaşadıklarını söyleyen Fatma Encü’nün tek isteği faillerin bulunması. Encü, "Kimin parmağı varsa onların da ciğeri yansın. Büyük acı çekiyoruz. 9 yıldır yaşamıyor gibiyiz. Ölene kadar bu yası tutacağız. Giysilerimiz hep siyah" diye konuşuyor.
50 liranın yarısı katır sahibine
Irak sınırında hayatını kaybeden 34 köylünün kaçakçılık hikayesi, aslında dokuz yıl önce başlamadı. Cumhuriyet'in kuruluşuyla çizilen sınırlar akrabaların yarısını Irak, yarısını Türkiye'de bıraktı. Bu yüzden evin diğer odasına gider gibi gidiyorlardı sınırın öte yakasına. DW Türkçe'ye konuşan köylüler o yıllarda geçişlerde endişe yaşamadıklarını anlatıyor. O dönem, her bir katır 130 litre mazot, çay ve şeker getirip, satıyordu. Karşılığında da katır başına 50 lira kazanıyorlardı. Fadile Tosun, Mehmet Ali‘nin, paranın yarısını kiraladığı katırın sahibine verdiğini anlatıyor.
O gün Diyarbakır Hava Üssü'ne acil bir emir geldi, mühimmat yüklü dört F -16 peş peşe havalandı. Pilotlar, Irak sınırından geçecek PKK’lı grubu vurma emri aldı. Fadile Tosun, Mehmet Ali ve arkadaşlarının o sırada dönüş yolunda olduklarını belirtiyor.
Köylüler, yol güzergâhında ve köyün çevresinde tanklar, zırhlı araçlar, askerler her yeri kapatmış, adım atmalarına imkân bırakılmadığını anlatıyor. Birden patlama sesi duyduklarını ve bombardıman bittiğinde geride 19'u çocuk 34 cansız beden kaldığını söylüyorlar.
Failler belli değil
Peki, olayla ilgili soruşturma nasıl sonuçlandı? Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmayacak" dediği dosya, Ankara’ya ulaşmadan tozlu raflara kaldırıldı. Yıllar süren soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru avukatların bazı belgeleri iki gün geç teslim etmesi nedeniyle usulden reddedildi. AİHM başvurusu da iç hukuk yolları tükenmediği gerekçesiyle reddedilince, dokuz yıllık adalet arayışı şimdilik son buldu.
Yeniden AİHM yolu açılır mı?
Avukat Neşet Girasun, dosyayı faili meçhul bırakan yargı mensuplarının 15 Temmuz'dan sonra ihraç edilmesi ve Berat Albayrak'ın Gülen yapılanmasını işaret etmesinden sonra yeniden savcılığa başvurdu. Ancak, Uludere'deki o dosyadan da henüz bir sonuç çıkmadı. Girasun’u göre, yine takipsizlik verilirse, önce Anayasa Mahkemesi, sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yolu yeniden açılacak. Girasun'a göre Roboski olayı Türkiye tarihinin en büyük katliamlarından biri:
"Yaptığımız son başvurunun da bu hususlar dikkate alınarak yeniden açılması gerekir. Sorumluların tespit edilmesini ve tespit edilecek sorumlular hakkında dava açılmasını bekliyoruz. Bu süreçle birlikte başta Roboskili aileler, genel anlamda da Türkiye kamuoyunun, Kürt toplumunun adalet duygularının tatmin edilmesi için gerekli adamların atılmasını bekliyoruz."
Olayın failleri halen bulunmadı. Olayla bağlantılı yargılama yapıldı ama yargılananlar yakınlarını kaybeden aileler oldu. Bombardımanda yaşamını yitiren Serhat Encü’nün kardeşi Veli Encü ve Nevzat Encü’nün kardeşi Barış Encü, katıldıkları etkinlik, açıklama ve paylaşımlardan dolayı tutuklandı. Birçok aile hakkında da davalar açıldı. 16 aile Roboski anmasına katıldıkları gerekçesiyle halen yargılanırken, bazı ailelere para cezaları kesildi.
33 kurşundan bugüne…
68 yıl önce Roboskili ailelerin geçim sıkıntısı nedeniyle başlayan kaçakçılık hikayesinin bir benzeri yaşanmıştı. 30 Temmuz 1943'te Van Özalp'teki köylerinden gözaltına alınıp, İran sınırında gözleri bağlanarak kurşuna dizilmişti. Aslında o gün 33 kurşun sıkılmıştı. Olayın "33 kurşun" olarak anılmasının nedeni de bu. Katliama sebep olarak köylülerin sınırlarla ayrı düştükleri İran'daki akrabaları ile hayvan ticareti, devlete göre ise "kaçakçılık" yapmalarıydı. İnfaz emri veren Orgeneral Mustafa Muğlalı 1951'de idama mahküm edildi. Yaşı nedeniyle cezası 20 yıla düşürüldü, aynı yıl cezaevinde öldü.
Felat Bozarslan
© Deutsche Welle Türkçe