1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yalçın: Türk ekonomisi saatli bomba gibi

17 Mayıs 2018

Cumhurbaşkanı Erdoğan finans piyasalarını, derecelendirme şirketlerini ve kendi Merkez Bankasını topa tutuyor. Kıyamet seçimler için mi kopartılıyor, yoksa Türkiye’nin ekonomik durumu gerçekten kötüye mi gidiyor?

Türkei Währung
Fotoğraf: Getty Images/AFP/O. Kose

24 Haziran erken seçimlerine haftalar kala Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerindeki baskı ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle de artıyor. Türkiye 2017'de yüzde 7,4'lük büyüme oranını yakaladıysa da pekçok ekonomist rakamların Türk ekonomisinin gerçeklerini yansıttığından şüphe duyuyor.

Resmi rakamlara güvenilecek olsa bile problemler gözden kaçmıyor. Öncelikle gençler arasında işsizlik oldukça yüksek. Konstanz Yüksekokulu Uluslararası Ekonomik İlişkiler Profesörü Erdal Yalçın, büyümenin büyük bölümünün yurtiçi tüketimden kaynaklandığını belirterek devletin büyük altyapı projeleri ile şirket ve özel hanelerin harcamalarının kredilerle finanse edildiğine dikkat çekiyor.

Bunun sonucunda Türk Lirası sürekli değer kaybediyor. Milli para biriminin değer yitirmesi, ihracattan çok ithalat yapan bir ülke için önemli bir problem oluşturuyor. Enflasyon oranı yüzde 11'i buluyor. Merkez Bankası enflasyon hedefini yüzde 5 olarak açıklamıştı.

Erdoğan ve faizler

Liranın ayakta kalabilmesi için Merkez Bankası'nın faizleri artırması gerekiyor. Profesör Yalçın Türkiye'nin tüketime dayalı büyümesini muhafaza edebilmesi için yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacı olduğunu, ancak yatırımcının giderek güven kaybettiğini belirtiyor. Erdal Yalçın bu durumu ‘saatli bombaya' benzetiyor.

Merkez Bankası faizleri artırmakta tereddüt ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan resmen bağımsız olan Merkez Bankası'nı faizleri düşürmeye zorluyor.

Erdal YalçınFotoğraf: Ifo-Institut

Cumhurbaşkanı bir hafta önce yüksek faizi "her türlü kötülüğün anası, babası" olarak nitelendirmiş, bir televizyon kanalına verdiği mülakatta seçildiği takdirde Merkez Bankası'nı daha sıkı denetleyeceğini söylemişti.

Kur kaybı dövizle borçlanan büyük şirketleri de zor durumda bırakıyor. Lira ucuzladıkça dış borcun döviz karşılığı artıyor ve birçok şirket borç ödemelerinde sıkıntıya düşüyor. Küçük ölçekli şirketler ve özel haneler de kur kaybından nasibini alıyor. Lira'nın zayıflığı ithalata bağımlı Türkiye'de enflasyonun daha da artmasına yol açıyor.

Kredi itibarı sarsıldı

Türk devlet tahvillerinin getirisi de rekor düzeye çıktı. Bu da artık yatırımcının şimdiye kadarki şartlarla Türkiye'ye borç vermek istemediği anlamına geliyor. Büyük kredi derecelendirme şirketleri Mart ve Mayıs aylarında Türkiye'nin notunu kırdı.

Olumsuzluklar devletin, özel sektörün ve vatandaşın hareket imkânlarını kısıtlıyor. Ucuz krediye en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde sermaye akışının kesilme tehlikesi doğuyor.

Cumhurbaşkanı her zaman olduğu gibi iç politikada puan toplayabilmek için yine önüne gelene çatıyor. "Faiz lobisinden, döviz spekülatörlerinden ve derecelendirme şirketi adı altındaki Türkiye düşmanlarından" söz ediyor.

Yabancı sermaye kaçar mı?

Erdoğan'ın yan etkilerine aldırmaksızın sarf ettiği sert sözlere artık alışıldı. Ancak ekonomist Yalçın "Türk Lirası değer kaybetmeye devam ederse yabancı sermaye birkaç gün içinde Türkiye'den kaçar” diyor.

Bu kaçışı sermaye transfer kontrolleriyle önlemenin mümkün olmadığını belirten Erdal Yalçın Türkiye'yi zor günlerin beklediği ve "borçlanmaya dayalı politikalar uzun ömürlü olamayacağından işletme ve özel hane iflaslarının artacağı" uyarısında bulunuyor.

Profesör Yalçın, Erdoğan'ın Kasım ayında yapılması öngörülen seçimleri 24 Haziran'a almasında, ekonomideki kötü gidişatın da rolü olduğu görüşünde.

AB'den soğuk duş

Seçim sonucundan bağımsız olarak Türkiye ekonomisinin nasıl düzeltilebileceği sorusu öne çıkıyor. Erdal Yalçın en önemli sorunlardan birinin güvensizlik olduğunu belirtiyor.

Türkiye'nin, en önemli ticari ortağı Avrupa Birliği ile arasındaki gerginlik yatırımcıya korku veriyor. Yatırım yapmak isteyenler, giderek otoriterleşen bir devlet başkanının liderliğinde Türkiye'nin ne yöne savrulacağını bilmek istiyor.

Recep Tayyip Erdoğan Mart ayında Avrupa Birliği üyeliği hedefinden şaşmadıklarını söylemiş, AB Komisyonu ise soğuk tepki vererek Nisan ayı izleme raporunda "Türkiye'nin hızla AB'den uzaklaşmakta olduğu ve mevcut şartlar karşısında tam üyelik müzakerelerinde yeni fasılların açılmasının düşünülmediği" mesajı vermişti.

Andreas Becker

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik