Yeni anayasada son dönemeç
29 Kasım 2016Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) hazırladığı ve Milliyetçi Hareket Partisi'yle (MHP) müzakere ettiği anayasa değişikliği tasarısı üzerindeki görüşmelerin tamamlandı. Doğan Haber Ajansı'nın (DHA) haberine göre, görüşmeleri yürüten AKP Genel Sekreteri Abdulhamit Gül ile MHP Milletvekili Mehmet Parsak'ın parti liderlerine raporlarını sunması bekleniyor.
2 pürüz öne çıkıyor
‘Başkanlık sistemi’ hedefli anayasa paketinde MHP’nin rötuşlarıyla yeni bir revizyona gidilmişti. Başbakan Binali Yıldırım ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin üzerinde son değerlendirmeleri yapacağı revizyonda, AKP ile MHP’nin anlaşamadığı iki kritik konu öne çıkıyor. MHP yeni sistemde cumhurbaşkanının parti üyesi olmasına karşı çıkmıyor ancak parti genel başkanı olmasına itiraz ediyor. AKP bu itirazı yerinde bulmasa da üzerinde değerlendirme yapılabileceğini söylüyor. İki partinin bu konuda liderler düzeyinde anlaşma yapabileceği de Ankara kulislerine sızmış durumda. AKP ile MHP’nin anlaşamadığı ikinci konu başlığını ise ‘cumhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi’ oluşturuyor. MHP, cumhurbaşkanının istediği anda meclisi feshetme yetkisine sahip olacak olmasını istemiyor ancak AKP bu yetki üzerinde ısrarını sürdürüyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Başbakan Yıldırım ile ‘en kısa zamanda’ görüşeceklerini açıklamasıyla Ankara’da gözler iki liderin yapacağı toplantıya çevrildi.
Bakanlara Yüce Divan yolu
AKP ile MHP’nin üzerinde çalıştıkları mini anayasa paketinde cumhurbaşkanının Yüce Divan’a sevk konusunda anlaştıkları görülüyor. AKP, cumhurbaşkanının 413 oyla Yüce Divan’a sevk edilmesinden geri adım attı ve bunu 367 oya çekti. 367’yi de yüksek bulan MHP’nin bu sayının da altına düşülmesini sağlayıp sağlayamayacağı merak konusu. Yeni sistemde bakanların parlamento dışından olması önerilirken, bakanların Yüce Divan’a gitmemesini isteyen AKP, MHP’nin itirazı doğrultusunda bakanlara da Yüce Divan yolunu açtı.
Cumhurbaşkanının yetkileri
AKP ile MHP, cumhurbaşkanının kararname yetkisini çok tartıştı. Kararnamelerin ‘hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması’ ve ‘özlük hakların yeniden düzenlenmesi’ amacıyla çıkartılamayacağı kararlaştırıldı. Cumhurbaşkanı kararnamesi ancak Anayasa Mahkemesi yoluyla denetlenecek. AKP, kararname çıkarma yetkisinin 2019’dan önce kullanılması gerektiğini savunsa da, MHP’nin buna da bir itirazı var. MHP, 2019’dan önce hem mevcut hükümetin hem de cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi olmasını kabul etmiyor. Bu anlaşmazlığın nasıl çözüleceği de merak konusu. Öte yandan AKP, MHP’nin itirazlarıyla cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırıldığını savunuyor. Büyükelçi atamaları TBMM onayına sunulacak. Cumhurbaşkanının HSYK ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin atanmasındaki yarı yarıya oranı da TBMM lehine değiştirilecek.
Hükümet gensoruyla düşemeyecek
MHP itiraz etse de AKP ısrarlı davrandı. Yeni sistemde hükümetin TBMM’den güvenoyu almasına gerek olmayacak. Hükümet, gensoru ile düşürülemeyecek. Denetim için sadece soruşturma ve araştırma mekanizmaları kurulacak. Cumhurbaşkanı TBMM’yi feshederse kendisinin de görev süresi sona erecek. Bu durumda hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçimleri birlikte yapılacak.
Uzmanlar ne diyor?
Kaboğlu: Çelişkiler yumağı
Anayasa Hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu, DW’ye AKP ile MHP’nin üzerinde anlaştıkları kadar çıkmaza düştükleri konuları da değerlendirdi. Cumhurbaşkanının Yüce Divan’a sevki için gereken oy sayısının 413’ten 367’ye düşürülmesinin, dışardan atanacak bakanlara Yüce Divan yolunun açılmasının, cumhurbaşkanının KHK yetkilerine düzenleme getirilmesinin ‘tam bir çelişkiler yumağı’ olduğunu söyleyen Kaboğlu, “Siz eğer başkanlık rejimi istiyorsanız, dışardan bakan atarsınız. Bakanların atanması, Yüce Divan yolunun açılması gibi tartışmalar AKP-MHP’nin yaşadığı çelişkinin göstergesidir. Tartışılması bile anayasal mantık silsilesine uygun değil” dedi.
Cumhurbaşkanının KHK yetkisine düzenleme getirildiğine ilişkin yapılan açıklamaların ‘halkı kandırmak’ olduğunu belirten Kaboğlu’na göre anayasa tartışmalarında da Türkiye ‘en büyük sorununu’ ortaya koyuyor. Kaboğlu bu sorun için “Bir kişinin beklentilerine uygun nasıl anayasa yapılacağının formülü aranıyor. Anayasal düzenlemenin bir kişi için yapılacağı açıkça ortaya çıktı. Sorun budur. Oysa ki bu konular bir prensip, ilke tartışmasıyla yürür. Birisi ne der diye düşünülmez” değerlendirmesini yaptı.
“Bir denetim mekanizmasından söz ediliyor ama denetim mekanizmalarını bilmiyoruz. Cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisi de göstermelik tartışma konusudur. Anayasal pazarlıkları bize tartıştırmak yoluyla meşrulaştırmaya çalışıyorlar” diyen Kaboğlu, Türkiye’de siyasi yönetim düzeyinde ‘hukuka inancın kalmadığının da tescillendiğini’ öne söyledi.
Kaboğlu, “Hukuka saygı yoksa bugünkü anayasaya uymayanlar neden yarın uysunlar” derken, OHAL-referandum ve anayasa çelişkisine de dikkat çekti. Hükümetin OHAL’de referandumdan kaçındığını açıklarken, OHAL’de anayasa değişikliğini mecliste onaylamanın da yanlış olacağını bilmesi gerektiğini anlatan Kaboğlu, “Hükümet anlamalı ki, OHAL yönetimi kural olarak anayasanın değiştirilmesine engeldir. Çünkü OHAL’de serbest tartışma ortamı yoktur” uyarısında bulundu.
Özbudun: Tek adam rejimine hukuki elbise
Anayasa Hukukçusu Prof. Ergun Özbudun da DW’ye anayasa değişikliği çalışmalarında gelinen noktayı değerlendirirken, bu çalışmaların “Türk tipi bir başkanlığa işaret ettiğini” söyledi. Özbudun, cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisinin ABD’deki başkanlık sisteminde olmadığını belirtirken, “Buradan anlıyoruz ki, bütünüyle kendine özgü bir Türk tipi başkanlıktan söz ediliyor” tespiti yaptı. Cumhurbaşkanının meclisi feshederken, kendisinin de görev süresinin sona erecek olmasının öngörülmesinin de, “Sistem için ciddi riskleri beraberinde getireceğini” anlatan Özbudun, “Böyle bir düzenleme, sistemde tıkanıklık sırasında herhangi bir zamanda halkın oyuna müracaat imkanı sağlar. Cumhurbaşkanı yanarsa hükümet de yanar. Bu yüzden buna dehşet dengesi deriz. Yani bir tür dengesizlik yaşanır. Cumhurbaşkanının hükümetle özdeşleşmesi sistemi daha da tıkanık hale getirir” diye konuştu.
Hükümetin güvenoyu alıp, almayacağına ilişkin tartışmaları ‘gereksiz ve anlamsız’ bulduğuna dikkat çeken Özbudun, “Başkanlık sisteminde elbette ki hükümet güvenoyu almaz. Sonunda bu konuda anlaşmaya varıldığı söyleniyor, ilginç” diyor. Özbudun, "Türkiye'nin realitesinin getirilmek istenen sisteme uygun olmadığının anlaşılması gerekiyor. Tek adam rejimi için var olan fiili duruma hukuki bir elbise giydirilmeye çalışıyor. Bunu görüyoruz” yorumu yapıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Hilal Köylü / Ankara