1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yeni bir Ortadoğu mu?

25 Eylül 2014

Beş Arap ülkesi, ABD'nin Suriye'de IŞİD’e karşı hava saldırılarını destekliyor. DW Arapça Yayınlar Sorumlusu Rainer Sollich, bu adımın bölgedeki iktidar sahipleri için hem gerekli hem de riskli olduğunu belirtiyor.

Fotoğraf: picture alliance/AP Photo/SANA

"Suudi Arabistan askeri operasyona katılıyor, Katar, Ürdün, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de… Beş Arap ülkesinin Suriye’deki IŞİD örgütüne karşı hava saldırılarına dahil edilmesi, ABD Başkanı Obama tarafından yapılmış akıllıca bir satranç hamlesi. Selefi George W. Bush'un aksine Obama bu hamleyle mümkün olan en iyi şekilde Arap dünyasında popüler olan, 'Amerika, gücünü ya da ekonomik çıkarlarını zorla kabul ettirebilmek için İslam’a ya da Müslümanlara karşı savaşıyor' suçlamasına karşı da kendisini sağlama almış oluyor.

Gerçekten de Sünni yönetimindeki bu beş devletin katılımı önemli bir işaret: Oradaki yönetimler, daha önce hiç olmadıkları kadar kararlı şekilde İslam adına yapılan teröre ve acımasızca insanların aşağılandığı eylemlere karşı çıkıyor. Bu durum tam da Körfez ülkelerinin, Suriye'nin diktatörü Beşar Esad ve onun en önemli müttefiki Şii İran'ı zayıflatmak için Suriye'deki iç savaşta cihatçı grupların etkisini yıllardır bilinçli şekilde göz yumdukları ve hatta desteklediklerine dair bir imajları varken, oldukça dikkat çekici.

DW Arapça Yayınlar Sorumlusu Rainer SollichFotoğraf: DW/P. Henriksen

Şimdi bu devletler fikir mi değiştirdiler? Çok zaman almış olsa da, görünüşe göre evet. Sebebi açık: Arap devletleri IŞİD'i kendi eskimiş kabuklaşmış rejimlerine yönelik artan bir tehlike olarak görmeye başladı. Özellikle de ABD ile stratejik ortaklığını sürdürürken paralel olarak İslam’ın köktenci anlayışını koruyan Suudi Arabistan da artık IŞİD gibi cihatçı gruplarca kendisine meydan okunduğu görüşünde. Bu nedenle de rakip Müslüman Kardeşler'e karşı siyasi alanda ağır bir mücadele veriyor. Suudi Arabistan'ın rotası net: Suudi rejimi, Arap-İslam dünyasında öncü rolünü, ne rakip Sünni gruplar ne de Şii rakip İran tarafından tartışmalı hale getirmek istiyor.

Arap devletleri askeri operasyona katılmakla, iç politikalarında da büyük bir risk alıyor: Her ne kadar Arap ülkelerindeki vatandaşların çoğu IŞİD'in yöntemlerini kabul etmese de, radikal İslamcılar bu ülkelerde kendilerine yönelik oluşan sempatinin keyfini çıkarıyor. Eğer hava saldırıları sivil halk içinde büyük kayıplara yol açar ya da eğer bilinçli şekilde katılımı engellenen Suriyeli iktidar sahibi Beşar Esad, kendisine yönelik açıklanan niyete rağmen orta vadede terörle mücadeleden çıkar sağlarsa, Arap ülkelerinde çabucak tehlikeli bir umutsuzluk yayılabilir. Her ikisi de ihtimal dışında bırakılamaz: Havadan da yürütülse, IŞİD'e karşı 'temiz' savaşlar yürütmek mümkün değil. Suriye'de hem rejim hem cihatçılara karşı harekete geçebilmeleri için, cihatçı olmayan muhaliflerin askeri teçhizatla donatılmalarında henüz yol alınamadı.

Yeni anlaşmazlıklar mümkün

Askeri operasyonun uzun vadede etkilerini tahmin etmek güç. IŞİD ve El Kaide'ye yakın grupları düzenli orduların kara birlikleri olmadan yenmek mümkün olabilecek mi? Tahayyül edilmesi zor. Irak ve Suriye'nin tüm bu akan kanlardan sonra yeniden, farklı halk gruplarının iktidarı birlikte elinde tuttukları ve barış içinde yaşayabildikleri ulus devletler arasına katılabildiğini tahayyül etmek de çok zor. Burada eksik olan, tüm tarafların buna hazır olmaları.

Buna karşılık Suriye, Irak ve hatta Türkiye'nin bazı bölgelerinde bir Kürt devleti kurma planları daha gerçekçi ve bu planlar gelecekte yeni kanlı çatışmalara yol açabilir. Tüm Ortadoğu'da kartlar yeniden dağıtılıyor. Sonuç oldukça açık, sadece tek bir şeyden emin olunabilir: Tüm katılımcı rejimlerin ve bölgedeki aktörlerin gündeminin en üst sırasında kendi iktidarlarını muhafaza etme isteği yer alıyor."


© Deutsche Welle Türkçe

Rainer Sollich