Gökbilimciler tarafından hayatın olabileceği tahmin edilen üç gezegen keşfedildi. Ancak gezegenlerin yaşanır yer olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Reklam
Belçikalı ve Amerikan gökbilimciler hayatın olabileceği üç gezegen keşfettiler. Gezegenlerin çevresinde döndükleri güneşle aralarındaki mesafenin suyun sıvı halini koruyabilmesine elverişli, yani ne çok sıcak, ne de çok soğuk olduğu tahmin ediliyor. Gezegenlerin kütlesi de dünyanınkinden farklı değil. Kütle, yüzeydeki yerçekimi açısından önem taşıyor.
Keşfedilen gezegenler hayatın olması için gerekli şartlara uygun. Güneşimizin sekizde biri büyüklüğünde ve ısısı çok daha düşük olan cüce bir güneşin çevresinde dönen gezegenlerin merkezle arasındaki uzaklığının canlıların yaşamasına elverişli olduğu belirtiliyor.
Dünya benzeri gezegenler ve diğer keşifler
Dünya benzeri gezegenler Kepler’in Hall of Fame olarak bilinen Güneş Sistemi dışındaki Dünya benzeri gezegenler listesine alındı. Avrupa Uzay Ajansı da, Hubble Teleskopu’yla çekilmiş yeni fotoğraflar yayınladı.
Fotoğraf: picture-alliance/AP/NASA
Bir diğer Dünya mı?
Kepler-186f olarak adlandırılan bu Dünya benzeri gezegen, bizden 500 ışık yılı uzaklıkta, kırmızı cüce yıldız Kepler-186’nın yörüngesinde yer alıyor. Bu küçük yıldız, Güneş’in enerjisinin yalnızca yüzde 4’üne sahip. Kepler-186f, bu yıldıza mükemmel bir uzaklıkta yer alıyor: Burada yaşamın ön koşulu suyun ne donacağı ne de buharlaşacağı bir yüzey var. Yine de su olup olmadığı henüz bilinmiyor.
Güneş sisteminin dışındaki gezegenlerin ayrıntılı fotoğrafları yok. Yalnızca burada Kepler-186f fotoğrafı gibi temsili çizimler bulunuyor. Ancak kısa süre önce keşfedilen Kepler 438b’nin bir çizimi bile bulunmuyor. Bu gezegen dünyadan yaklaşık 470 ışık yılı uzaklıkta bulunan güneş benzeri bir yıldızın yörüngesinde dönüyor ve gezegenimizden biraz daha büyük. NASA bu keşfi 6 Ocak’ta duyurdu.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Kepler gezegen avında
Uzay teleskopu Kepler, 2009’dan beri Güneş Sistemi dışındaki Dünya benzeri gezegenleri arıyor. Bu gezegenlerin güneşe ve güneş benzeri yıldızlara en azından teorik olarak yaşama olanak verecek ölçüde sıcaklıklara sahip bir uzaklıkta olmaları gerekiyor. Ayrıca kaya ve metal bileşimlere sahip olmalılar ve gaz devlerinin aksine katı bir yüzeyleri bulunmalı.
Fotoğraf: NASA Ames/JPL-Caltech/T Pyle
Okyanus devleri mi?
Kepler-62e’nin sanatsal çizimi okyanusla kaplı bir gezegeni resmediyor. Bilim insanları yeryüzü benzeri gezegenlerde büyük okyanuslara rastlanmasının yüksek bir olasılık olduğu konusunda hemfikir. Yine de bilinen tek şey, Kepler-62e’nin bizden bin 200 ışık yılı uzaklıkta olan Lyra takımyıldızında yer aldığı. Kepler-62e’nin ana yıldızı Kepler-62’nin Dünya benzeri bir başka gezegeni de bulunuyor.
Fotoğraf: NASA Ames/JPL-Caltech
Kepler-62 kardeşler
Kepler-62f’in çapı yerkürenin çapının 1.4 katı büyüklüğünde. Bu gezegen, güneş sisteminde, Dünyamızın 1.61 katı büyüklüğündeki kardeş gezegeni Kepler-62e’den biraz daha uzakta yer alıyor. İkisinin de yaşama elverişli olabileceği sanılıyor. Araştırmacılar burada kaya ve suyun varlığının olası olduğuna inanıyor.
Fotoğraf: NASA Ames/JPL-Caltech
İki yıldızın yörüngesinde
Kepler-16b içinde muhtemelen hayat yok ancak yaşanabilir bir bölgenin kıyısında bulunuyor. Aslında çok yazık, çünkü gezegen iki yıldızın yörüngesinde döndüğünden her sabah ve her akşam buradan iki güneş yükselişi ve batışını gözlemlemek mümkün olabilirdi. Kepler-16b’nin büyük olasılıkla kaya ve buzdan oluşan bir gaz gezegeni olması ise temiz hava solunumu için oldukça elverişsiz.
Fotoğraf: imago/UPI Photo
Hubble teleskopu birçok perspektif sunuyor
‘Yaratılış Sütunları’, yaklaşık 7 bin ışık yılı uzaklıktaki Kartal Bulutsusu (Eagle Nebula) adlı yıldız kümesinde yer alıyor. ESA ve NASA Hubble Uzay Teleskopu oluşumun yeni fotoğraflarını çekti. Örneğin bu resim bir kızılötesi ışık tayfı yoluyla çekildi. Tüm güneş sistemi de dâhil olmak üzere sütunlarda birçok parlak ve genç yıldız yer alıyor.
Fotoğraf: NASA, ESA/Hubble and the Hubble Heritage Team
Işıklar yanınca
Burada görülense aynı resmin, gözle görülebilen ışık aracılığıyla çekilmiş hali: Daha sisli ama aynı zamanda daha renkli. Kolonlardaki toz ve gaz, genç yıldızlardan çıkan radyasyon tarafından kesiliyor. Bu yeni Hubble Teleskopu resimleri araştırmacıların uzun bir zaman dilimi boyunca gerçekleşen oluşumları gözlemlemesine olanak tanıyor.
Fotoğraf: NASA, ESA/Hubble and the Hubble Heritage Team
Bir yıldız doğdu
NGC 4102 bir LINER galaksisi yani Düşük İyonizasyon Nükleer Emisyon Bölgesi. Bu, galaksinin tüm galaksilerin aşağı yukarı üçte birindeki iyonlaşmış radyasyonu emdiği anlamına geliyor. Merkezinde genç yıldızların doğduğu sanılan kuvvetli güneş patlamalarının yaşandığı bir bölge yer alıyor. Bilim insanları, merkezdeki süreci henüz kesin olarak çözebilmiş değil.
Fotoğraf: ESA/Hubble, NASA and S. Smartt (Queen's University Belfast)
Karışık bir küme
Herkül gökada kümesinin kuzey kısmında yer alan bu yıldız kümesinin adı Messier 92. Bu küme, açık gökyüzüne sahip karanlık gecelerde Dünya’da çıplak gözle görülebiliyor. Bulut, çoğunluğu hidrojen ve helyumdan oluşan 330 bin kadar yıldıza sahip. Metal gibi daha ağır elementlere ise burada oldukça nadir rastlandığı düşünülüyor.
Fotoğraf: NASA, ESA, J. Dalcanton (University of Washington, USA), B. F. Williams (University of Washington, USA), L. C. Johnson (University of Washington, USA), the PHAT team, and R. Gendler
11 fotoğraf1 | 11
Kızılötesi teleskopla bulundu
Gezegenler Belçika'nın Liege Üniversitesi'ndeki, Şili La Silla Avrupa Rasathanesi'ne bağlı "Transiting Planets and Planetesimals Small Telescope" (TRAPPIST) teleskopuyla bulundu.
60 santimlik TRAPPIST nispeten küçük kızılötesi teleskop sınıfına dahil. Bu teleskopla, gezegenlerin gölgesinde kalan yıldızların ışık yoğunluğu ölçülebiliyor.
Yıldız solgunlaştıkça gökbilimciler yıldızın çevresinde dönen gezegenlerin kütlesini ve yörüngesini daha iyi tayin edebiliyorlar.
Astronomlar günün birinde güneş sisteminin dışındaki, hayatın olduğu gezegenlerin keşfedilebileceğini umuyorlar. Gökbilimcilerin araştırmalarda elde ettikleri bulgular 2 Mayıs tarihli ‘Nature' dergisinde yayınlandı.
Dünyanın uydu fırlatma merkezleri
Rusya’nın yeni inşa edilen Vostoçni uzay üssü hizmete girdi. Dünyada 20’den fazla uydu fırlatma merkezi var. Onlardan bazılarını derledik;
Fotoğraf: Getty Images/AFP/K. Kudryavtsev
İlk fırlatma başarılı
Rusya’nın yeni uydu fırlatma merkezi Vostoçni’den ilk Soyuz roketi başarıyla fırlatıldı. Böylece Amur bölgesindeki uzay üssü hizmete girmiş oldu.
Fotoğraf: Getty Images/AFP/K. Kudryavtsev
4 yıllık çalışma
Rusya yeni bir uzay üssü inşa etme kararını 2007’de aldı. İnşaat ancak 2012’de başlayabildi. Fotoğraf, üssün inşasının sürdüğü geçen Ağustos ayından.
Görüntü Vostoçni’deki uzay üssünün fırlatma rampası inşaatından. Bu arada Çin ve Rusya’da uzay üssü için Kosmodrom kelimesi kullanılıyor.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/TASS/I. Ageyenko
Baykonur – Kazakistan
Rusya bugüne kadar roket fırlatmak için Kazakistan’daki Baykonur uzay üssünü kullanıyordu. Rusya, Sovyetler Birliği dağıldığından beri Kazakistan’a her yıl 117 milyon dolar kira ödemek zorundaydı.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Roscosmos
Kourou – Fransız Guyanası
Avrupa Uzay Ajansı ESA’nın Fransız Guyanası’daki uzay üssü Kourou, Ekvator’a yüz kilometreden daha az uzaklıkta.
Fotoğraf: Esa/Cnes-Arianespace/Csg/Jm Guil
Cape Canaveral – ABD
ABD Hava Kuvvetleri roketlerini Florida’daki Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu’ndan fırlatıyor. İstasyon, NASA’nın kullandığı Kennedy Uzay Merkezi’nin hemen yanında bulunuyor.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Nasa/D. Casper
Tanegashima – Japonya
Japonya Uzay Ajansı JAXA’nın uzay üssü, ülkenin Tanegashima adasında bulunuyor.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Kyodo/MAXPPP
Jiuquan – Çin
Jiuquan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin en eski ve en büyük fırlatma üssü. Üs, Jiuquan kentinin kuzey doğusunda, İç Moğolistan’da bulunuyor.
Üç gezegen kova takımyıldızında ve güneş sistemimizin nispeten yakınlarında bulunuyor. Uzaklığı sadece 39 ışık yılı kadar. Ama bu uzaklığın astronotlar tarafından aşılması mümkün değil. Günümüzün teknolojiyle yapılmış bir uzay gemisinin hayat umut edilen gezegenlere 30 000 yılda varabileceği hesaplanmış. Ancak aradaki mesafe mevcut imkânlarla incelenmelerine ve örneğin atmosferlerinin olup olmadığının tespit edilmesine elverişli sayılıyor.
Araştırmayı yapan heyetin başkanı Michael Gillon ‘Reuters' ajansına yaptığı açıklamada, “Uzayda hayat arayacaksak, önce bu gezegenleri incelememiz gerekir”, dedi. Çalışmaya katılan Massachusetts Institute of Technology'nin (MIT) astronomi bölümünden Julien de Wit de Fransız haber ajansına (AFP), söz konusu gezegenlerde hayat olup olmadığının ‘kendi kuşakları' tarafından saptanabileceğini söyledi.De Wit, son keşfin ‘astronomideki büyük ikramiye' olduğunu belirtti.
Yeryüzünün sekiz etkileyici uydu görüntüsü
Copernicus, AB’nin Dünya gözlem programı. 2021’e kadar 21 Sentinel uydusu dünyanın yörüngesine yerleştirilecek. 4. uydu Sentinel 1B de gönderildi. İlk üç Sentinel uydusundan alınan büyüleyici fotoğrafları derledik.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Fransız Rivierası’na selamlar
Bu fotoğrafta Fransa’nın Akdeniz kıyıları görülüyor. Copernicus Dünya gözlem programı için Sentinel ekipmanlarının çoğu Cannes’da imal edildi. Tedarikçiler arasında Airbus da var.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Şu ana kadarki hikaye
Sentinel 1A, 3 Nisan 2014’te fırlatıldı. Onu 23 Haziran 2015’te Sentinel 2A ve 16 Şubat 2016’da Sentinel 3A izledi. Fotoğraf Sentinel 3A’nın geçtiği en yeni kayıtlardan biri. Kayıtta Nil nehri ve Ortadoğu’nun bir bölümü görülüyor. Uydular deniz ve kara radyometresiyle (SLSTR) yeryüzünden yayılan enerjiyi ölçüyor.
Fotoğraf: ESA/modified Copernicus Sentinel data 2016
Renkli fotoğraflar
Bu inanılmaz derecedeki net görüntü Kızıldeniz’in Suudi Arabistan kıyılarındaki mercan resiflerini gösteriyor. Fotoğrafı 28 Haziran 2015’te Sentinel 2A kaydetti. Sentinel uydularının fotoğraf kalitesi Envisat gibi önceki uydu misyonlarına göre daha iyi. Sentinel-2 misyonunda kara gözlemleniyor. Bu kapsamda bitki örtüsü, nehirler, çaylar ve kıyı şeridinin fotoğrafları değerlendiriliyor.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Renklendirilmiş fotoğraflar
Sonradan renklendirilen ve Sudan güney Hartum’u gösteren bu fotoğraf, Sentinel 2A’nın yörüngeye oturduktan beş gün sonra ilk gönderdiği kayıtlardan. Sağ üst kısımda mavi Nil’in bir kısmı görülüyor. Nehir boyunca görülen kırmızılıklar bitki örtüsü. Fotoğraf, daha iyi yorumlanabilmesi için sonradan renklendirildi.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Tehdit altındaki liman
Sentinel 2A’nın geçtiği etkileyici bir diğer görüntü Batı Afrika ülkesi Sierra Leone’den. Fotoğrafta başkent Freetown’ın bir bölümü görülüyor. Ülke ekonomisi doğal derinlikteki limana bağlı. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) bilim insanlarına göre yerleşim yeri açmak için kesilen hektarlarca Mangrov ormanları nedeniyle liman bölgesi tehdit altında.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Sanat eseri gibi
Birçok Sentinel fotoğrafı sanat eserini andırıyor. Hayranlıkla seyredilen bu fotoğrafın ne içerdiğini anlamak zor. Burası ABD’nin Arizona eyaletindeki Yuma şehrinden bir görüntü. Kent Meksika sınırı yakınında bulunuyor.
Fotoğraf: ESA/Copernicus Sentinel data 2015
Yok olan Aral gölü
Sentinel 1A’nın geçtiği üç ayrı fotoğrafın radar taramalarıyla oluşan görüntü Aral Gölü’ne ait. ESA, Aral Gölü’nün insanoğlunun çevre ve doğal kaynaklar üzerindeki etkisine çarpıcı bir örnek olduğunu söylüyor. Göl 1960’dan beri yoğun kullanım nedeniyle suyunun yüzde 90’ını kaybetti.
Bilim insanları çok uzak gelecekte güneş sisteminin dışına çıkabilecek uzay araçlarının geliştirilebileceğini ifade ediyorlar. Rus milyarder Yuri Milner, fizikçi Stephen Hawking ve Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg nisan ayı ortalarında yeni nesil uzay araçlarıyla ilgili proje çalışmaları hakkında bilgi vermişti.
Üç vizyoncu minik boyutlardaki bir uzay aracının dünyadan lazerle fırlatılıp ışık hızının beşte biri oranındaki hızla uzaya gönderilebileceğini düşünüyor. Bu durumda güneş sistemimizin en yakınındaki ‘Alpha Centauri'ye 20 yılda ulaşmak mümkün olacak. Uzayda hayat arayanlara bu süre hiç de uzun gelmese gerek.