1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yorum: Koronadan ölen, ama kaydedilmeyenler

25 Nisan 2020

Sağlık Bakanı, umutlandıran rakamlar açıklasa da, korona salgınında hayatını kaybedenlerin sayısının çok daha yüksek olmasından endişe ediliyor. Covid-19’dan ölen, ama kayda geçmeyenleri Banu Güven DW Türkçe’de yazdı.

Fotoğraf: DHA

Her gün sayılar açıklanıyor. Son olarak iyileşerek taburcu edilen Covid-19 hastalarının sayısının ilk kez günlük vaka sayısını geçtiğini duyduk. Kayda geçen rakamlar cesaret veriyor, ama herkes biliyor ki, vaka ve ölüm rakamları açıklananlardan ibaret değil.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, ilk resmi koronavirüs vakasını 11 Mart'ta, ilk can kaybını ise 17 Mart'ta açıklamıştı. Oysa ne vaka ilkti, ne de can kaybı. Koronavirüsten öldüğünü günler sonra öğrenebildiğimiz Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman da ilk vaka değildi muhtemelen. Kim bilir daha önce daha kimler koronavirüsü kaptı, hastalandı, iyileşti ve hayatını kaybetti.

İstatistikler ve çoğu kişinin yakın çevresinde yaşadığı acı tecrübeler de, bu sayının çok daha fazla olduğunu söylüyor. Size üç hikaye anlatacağım.

Gazeteci Banu GüvenFotoğraf: Tugce Simsek

Test sonucu negatif, o ise pozitifti

Nisan ayında koronavirüs benim de yakın çevremden birilerini aldı götürdü maalesef. Çok uzun yıllardır tanıdığım bir çiftten söz ediyorum. Seksenli yaşlarındaydılar. Önce biri hastalandı. Nefes darlığı çekiyordu. İstanbul'da bir devlet hastanesine kaldırıldı. Belirtiler tipikti, ama test sonucu negatif çıktı. Solunum yetmezliğine yol açan asıl sorunun kalp hastalığı olduğu söylendi. İkinci bir test yapılmadan hastaneden taburcu edildi, ertesi sabah evinde, yatağında vefat etti. Aradan 24 saat geçmeden geride kalan eşi de hastalık belirtileri gösterdi ve özel bir hastaneye yatırıldı, ama öyle kolay olmadı. Hastane yatışta 10 bin TL istedi, aile bu miktarı temin etti, başvurduktan 3 saat sonra yatışı yapılabildi. Onun testi pozitif çıktı. Önce iyi gibiydi. Ama sonra o da koronavirüsün yol açtığı komplikasyonlara dayanamadı. Nisan ortasında onu da kaybettik. Eşlerden sadece biri kayıtlara Covid-19 vakası olarak geçti.

Cuma namazında enfekte oldu

Bir dostumun ağabeyi de koronavirüse yakalanıp, teşhis koyulmadan eve gönderilenlerdendi, o da hayatını kaybetti. 11 Mart'ta Sağlık Bakanı ilk vaka açıklamasını yaparken "Bir vaka topyekün risk değildir. Devletimiz Corona'ya karşı mücadelesini planlamıştır” demişti. O plana göre, o tarihlerde hala camilerde toplu cuma namazı kılınabiliyordu! İstanbul'da yaşayan 66 yaşındaki E.B. de, 13 Mart Cuma günü camiye gitti. Birkaç gün sonra iştahsızlık ve mide bulantısı gibi belirtiler başgösterdi. Kızkardeşine "Kendimi kötü hissediyorum” dedi. Rahatsızlığı artınca, ailesi E.B.'yi evin yakınındaki özel bir hastaneye götürdü. Şikayetlerini anlattıktan sonra ilk duydukları soru "Tetkikler için yeterli paranız var mı?” oldu. Kızkardeşinin anlattığına göre, parayı almadan da işlem yapılmadı. Yaptıkları işleme gelince… Akciğer tomografisi değil, röntgeni çekildi. Röntgen teşhis için yeterli değildi.  E.B. de "Bir şeyin yok” diye eve gönderildi. E.B. şeker hastasıydı. Kızkardeşi soruyor: "Salgın ortamında, kronik hastalığı da olan ağabeyimi neden tüm kontrollerden geçirmediler” diye.

E.B. eve döndükten sonra iyice kötüleşti. Günler sonra tekrar hastaneye gidildi. Yine paraları olup olmadığı sorgulandı, bu kez yatırıldı, dört-beş gün sonra da yoğun bakım ünitesine alındı. E.B. oradan bir daha çıkamadı. Test sonuçları vefatından iki gün sonra geldi: Pozitifti.

E.B. korona salgınında hayatını kaybedenlerin götürüldüğü mezarlıkta defnedildi, ama ölüm belgesinde ölüm nedeni "Bulaşıcı hastalık” olarak kaydedildi.

Ölüm nedeni: Bulaşıcı hastalık

Anlatacağım son örnek ise, DW Türkçe'ye elektronik posta yoluyla ulaşan bir okur/izleyiciden geldi. İstanbul'da yaşayan S.K., teyzesini koronavirüsten kaybettiklerini söylüyor, ama ölüm belgesine "Bulaşıcı hastalık" yazıldığını, belgeleri bizimle paylaşabileceğini söylüyordu. Kendisine haftasonu itibariyle elektronik posta yoluyla ulaşamadım, ama Twitter hesabında Sağlık Bakanı'nı da etiketlediği gönderilerine baktım. K., 19 Nisan'da attığı Tweet'te şunları söylüyordu:

"Sn Bakanım @drfahrettinkoca. Teyzem bugün Covid19'dan vefat etti. Ölüm sebebinde bulaşıcı hastalık doğal ölüm yazmakta. Bu hastalıktan ölenlerden ölüm kağıtlarını sosyal medyadan gördüklerimde covid 19 yazıyordu. Hastalık sayısı düşük çıksın diye mi böyle yazılıyor? Öğrenmek istedim.”

İstatistikler şüpheyi destekliyor

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan Mezopotamya Ajansı'na yaptığı açıklamada istatistiklere dikkat çekiyor. Kılıçaslan, İstanbul'daki defin kayıtlarında 2018, 2019 yılları ve 2020 Mart ortasına kadar rastlanmayan "Bulaşıcı Hastalık (Doğal Ölüm)” ibaresinin, 2020 Mart ortasından itibaren yazılmaya başlandığını, bugüne kadar bini aşkın belgede ölüm nedeninin "bulaşıcı hastalık” olarak kayıtlara geçtiğini belirtiyor. 

İktisatçı Onur Altındağ da, Twitter hesabında geçen yıllarla karşılaştırma yaparak şunu söylüyor: "12 Mart-11 Nisan tarihleri arasında İstanbul'daki vefat sayılarının normalde gerçekleşmesi beklenenden 2 bin 158 kişi fazla olduğunu tahmin ediyorum. Resmi rakamlara göre aynı tarihler arasında tüm ülkede 1006 kişiyi koronavirüs nedeniyle kaybettik.” Yani açıklanan rakam kadar da açıklanmayan Covid-19 ölümü söz konusu olabilir.

Bir tahmin daha. Prof. Dr. Kılıçaslan'a göre, sadece İstanbul'da testi negatif ya da pozitif çıkan 60 bin civarında Covid-19 hastası olabilir.

İş "Evde kalın” demekle olmuyor. Umreden gelenleri zamanında karantinaya almayanlar, camilerde cuma namazlarını hayatları riske atmak pahasına kıldıranlar, baskın yaparmış gibi sokağa çıkma yasağı açıklayıp insanları sokaklara dökenler, işçileri yemekhanelerde dip dibe oturtanlar, hapishanelerde siyasi nedenlerle tutuklanmış herkesi koronavirüs riskinin kucağına bırakanlar ve bu tablonun yarısını karartarak itibarını kurtarmaya çalışanlar.

Yaşananların vebali boynunuza.

 

Banu Güven

 © Deutsche Welle Türkçe

 

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik