1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Tarafsız kalamam!

16 Aralık 2016

Halep’te yaşananlar karşısında Batı dünyasının sessiz kalmasına DW Arapça Servisi Editörü Samir Matar tepki gösteriyor.

Syrien Regierungssoldat in Aleppo
Fotoğraf: Reuters/O. Sanadiki

Bir gazeteci olarak her gün kendime şu soruyu soruyorum: Düşüncelerimin ne kadarını yaptığım haberlerde yansıtabilirim? Fark ettirmeden yapabilir miyim? Yoksa hiç mi yapamam? Günlerdir, haftalardır Halep’te yaşananlar bu soruları anlamsızlaştırdı. Zira sözde teröristlere karşı yürütülen mücadelede sivillerin bir tavşan gibi nasıl avlandığını, bombalandığını görünce artık tarafsız kalamıyorum.

Samir Matar

Uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve büyük sivil toplum kuruluşları sadece sürekli duydukları endişeyi tekrar ederek tepkilerini gösteriyor. Bunu iyi biliyoruz, dünyada ne zaman bir suç işlense uluslararası toplum böyle bir olaya bir daha asla izin verilmeyeceğini dile getirir. Ama yine de böyle olaylar hep tekrarlanır. Geçen yıllarda Srebrenitsa’da, Ruanda’da, şimdi de Suriye’de. Özellikle Halep demiyorum. Çünkü Suriye’de yaklaşık 6 yıldır devam eden iç savaşta verilen sivil kurbanların sayısı korkunç.

Esad’a destek vermeyen terörist sayılıyor

Esad’ın hapishanelerinde her gün insanlar ölüyor, dünya kamuoyunun gözünün önünde ölüyorlar. “Caeser” kod adlı askerî bir polis tarafından sızdırılan hapishanelerdeki yaklaşık 11 bin kurbana ait fotoğraflar üç yıllık olmasına rağmen hâlâ güncelliğini koruyor. Halep’teki son sokağın da ele geçirilmesinin ardından sivillerin yanı sıra aktivistler, sağlık ekipleri ve Beyaz Kasklılar yardım örgütünün üyeleri, ülkedeki diğer kentlerin düşmesinin ardından olduğu gibi işkence kurbanlarının sayısını artırmak zorunda kalacaklar. Çünkü göz doktoru olan Esad rejimine destek vermeyen herkes terörist olarak görülüyor, hatta insanlara yardım eden “sağlık alanında çalışan meslektaşları” bile eğer kendi yandaşı değilse terörist sayılıyor.

Bütün bunlara rağmen, benden tarafsız kalmam bekleniyor. Başka bir deyişle her iki tarafı da değer yargıları olmaksızın yansıtmam isteniyor. Bu elbette normal koşullarda gazetecilik açısından doğru bir yaklaşım. Ama Esad rejimi tarafından dünyanın gözü önünde açıkça işlenen bu korkunç suçlar karşısında nesnel ve tarafsız olmalı mıyım, olunabilir mi? Elimizin kolumuzun bağlı olduğunu itiraf etmeliyiz. Bu korkunç suçun işlenmesine engel olamadığımızı da itiraf etmemiz gerekiyor. Terörizmle mücadele etmemiz gerekiyor, ama bu mücadeleyi başka bir terörü destekleyerek veremeyiz. Bu büyük bir hata olur.

Hayır, gazeteciler insanlığa karşı işlenen bir suç söz konusu olduğunda tarafsız kalamaz. Hayır, bu suçu nesnel bir şekilde göstermemiz gerekiyor. Beşar Esad’ın sivillere yönelik utanç verici eylemlerinin ardından yeniden uluslararası arenada boy göstermesine göz yumamayız. Aksi halde değerlerimiz inandırıcılığını yitirir, saçmaymış gibi görünür. Bir tecavüz karşısında nasıl tarafsız kalmamalıysam ve bunu kesin bir dille kınıyorsam, Esad’ın ve IŞİD’in işlediği suçlar karşısında da aynı tutumu izlemeliyim. Popülizm taviz vererek değil, toplumsal değerler için mücadele ederek alt edilebilir.

Halep savaşın sonu değil

Kendime çağdaş bir tiranlık döneminde mi yaşıyoruz diye soruyorum. Bu soruyu, evet diye yanıtlamak zor geliyor. Ancak olanlara seyirci kalır ve harekete geçmezsek, gazeteci olarak ne yazık ki tarafsız olarak şunu söylemeliyim: Evet, özgür uluslararası toplum Suriye ve Halep’teki sivillerin özgürlüğüne ihanet etti. Bunun yanı sıra, ölümlere göz yumdu. Doğu Halep’te kontrolün yeniden sağlanması sıklıkla söylendiği gibi iç savaşta bir dönüm noktası olmayacak. Esad rejimi ve ona destek veren dış milisler tarafından işlenen cinayetlerin yeni bir aşaması olacak.

1990 yılında Almanya’ya gelmemin iki nedeni vardı: Birincisi Suriye ordusunda, Esad’a (o dönemde babası iktidardaydı) ve onun yolsuzluğa bulaşmış komutanlarına hizmet etmek istemiyordum. İkincisi, gözaltına alınmadan düşüncelerimi özgürce dile getirmek istiyordum.

Eğer Suriye’de kalsaydım, okuldan birçok arkadaşım gibi askeri birliklere katılmak zorunda kalacaktım. Kendi halkımı öldürmemek için askerden kaçmaya kalksaydım, kuşkusuz beni de işkence yapmak ve öldürmekle tehdit edeceklerdi. Bu nedenlerle Suriye'de kim tarafından olursa olsun, insanlığa karşı işlenen suç karşısında tarafsız kalamam!

© Deutsche Welle Türkçe

Samir Matar

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik